www.mudanyamudanya.com


Bursa’da kar kış

40 – 50 Yıl önce Bursa’da öyle yoğun kar yağışı olurdu ki ortalık buz keserdi. Annelerimiz ve öğretmenlerimiz buz sarkıtları başımıza düşmesin diye saçak altlarından yürümeyin derlerdi.

Namazgâh, İpekçilik yokuşu, Maksem, Muradiye başta olmak üzere Bursa’nın yüksekçe tüm yokuşları kar yağışıyla birden bire popüler olurdu. Muradiye Gece Mahallesi’nden motorlu taşıtlar geçemezdi.
Devlet Hastanesi’nin alt tarafındaki Gece Mahallesi karlı kış gecelerinde kızak kayanların, kartopu oynayanların uğrak yeri olurdu. Karda kışta kimse hasta olmak istemezdi çünkü Muradiye Devlet Hastanesi’ne hiçbir taşıt çıkamazdı. Altıparmak mahallesine daha az kar düştüğünden eline tahta kızağını alanlar Gece Mahallesi’nin yolunu tutarlardı.

Kırmızı Kahvelerden aşağı, Altıparmaktan Merinos Lojmanlarına kızak kaymaya doyamazdık. Geceleri mahallenin bütün kadınları sokağa çıkar, upuzun merdivenleri kızak gibi kullanarak gülüş cümbüş kayarlardı. Şen kahkahalar çınlatırdı Bursa’nın karlı kış akşamlarını. Yatsı namazından çıkan babalar ve dedelerimiz de kartopu atarak bizlerle şakalaşırdı. “Bozaaa kaymak” diye bağırarak dolaşan bozacının tarçın kokusu kar kokusuna karışır üşümekten mosmor olmuş burnumuzu sızlatırdı. Ah ne değerliydi o bir yudum tarçınlı bozanın tadı…

En çok buz tutan yerde yürürken düşenlere gülerdik gülmesine de, bir akşam bozacı düşüp de bozası karların üzerine dökülünce önce üzüldük sonra da çaktırmadan dökülen yerdeki karlı bozanın tadına bakmıştık. Şimdiki gibi değildi ki, kar bile yerde tertemizdi!

Uyumak bilmezdik, hele de sabah okul yoksa nasıl da mutlu olurduk… Burnumu odamın penceresindeki buğulu cama dayardım, üşürdü burnum. Yün kazağımın deliklerinden inceden soğuk üfürürdü. Yoktu tabi o vakitler ısı cam denilen çift camlar. Pencere çerçeveleri de ahşaptı zaten pvc’ler yoktu. Köşedeki sokak lambasından gözümü alamazdım çünkü kar tanelerinin bora tipi olup olmadığını en iyi ışıktan anlardık.

“Off yeni tutan taze karların üzerinden yine yürümüşler… Ya, şu karşı kaldırımdan yürümeseler olmaz mı, oh yaa sabah olsun hadi!” diyerek mızmızlanıp hep karlı kızaklı rüyalar görürdük.

Kar ve kışın fakir fukarayı zor durumda bırakabildiğini büyüklerden duysak da, çocuktuk çok da farkında değildik. Sahip olduklarımızı cepte sayıp sahip olmadığımız demir kızaklara süslü deri çizmelere, o vakitler anorak denilen ıslanmayan renkli kış montlarına özenirdik. Islanan eldiven ve çoraplarımızı dert edinirdik.
Bu yeni yüzyılda çok daha başka dertlerimiz var artık. Salgın hastalık, seller, hortumlar, açlık, kapanan işyerleri, evine ekmek götüremeyen milyonlarca insan, süt içemeyen üşüyen çocuklar… Allah yardımcıları olsun.

Uzmanlar uyarıyor; ilk yağan kardan sakın kar helvası (karsambaç) yapmayın diyorlar karlar bile egzoz gazı vs. hava kirliliğinden nasibini almış. Bizim kuşak iyi zamanlarda yaşamışız. Karların da en temiz zamanıymış.

İyi ki anılarımız var, sevgiyle kalın…

14 Şubat 2021
Aşçı Fok

Nurdan ÇAKIR TEZGİN