2010 Yılının iddialı ve ses getiren filmlerinden biri ''Siyah Kuğu''. Ancak ülkemizde şubat ayında vizyona girecek. ''Altın Küre'' ödüllerinin de en büyük adaylarından biri.
Hep güzellik, zarafet ve estetik yönüyle tanıyıp izlediğimiz sanat dallarından biri olan balenin arka penceresinden görünümünü bizlere sunuyor yönetmen Darren Aronofsky. Zor... Zor olduğu kadar ıstıraplı ve çok çalışılması gereken bir sanat dalı. Tutku ise olmazsa olmazı.
Nina (Natalie Portman) kendisi de bir balerin olan ihtiraslı annesi tarafından yaşamı sadece baleden ibaret olan bir balerin. Yaşamında başka hiçbir şeye yer yok. Siyah Kuğu temsilinin başrolü için seçilir. Ancak kendisini hiçbir zaman yeterli bulamadığından stres ve hırsı ile kendini yoğurarak KUSURSUZLUĞA erişir. İçindeki SİYAH KUĞU'yu çıkarır çıkarmasına ama hangi bedellerle?
Portman kuğu rolüne yakışmış. Sanırım bu rolü ile ödüllere de aday.
Oscar bile olabilir eğer daha dişli bir rakibi çıkmazsa. Anne rolünde Barbara Hershey'i Bette Midler ile oynadığı ''Beaches'' filminden ağlayıp üzüldüğümüz, ''The Wind Beneath My Wings'' parçasıyla gönüllerimizde yer eden Hillary rolüyle anımsıyoruz.
Nina'nın tahtından ettiği eski kuğu rolündeyse bir mağazada hırsızlık yaparken yakalandıktan sonra epeydir ortalarda gözükmeyen Winona Ryder var.
Baleyi diğer bir bakış açısıyla, uğruna harcanan bedelleri de gözler önüne sererek anlatan ''Black Swan'', bir sanatçı olmanın, zirve yarışının ve yaratının hiçte kolay olmadığının altını çizen bir film.
