Arkadaşlar merhaba, bu mudanyamudanya.com için yazdığım ilk yazı. Daha önce sözel olarak ve mail yoluyla paylaştığım bütün dostlarımdan, olumlu geri-bildirim aldığım için, sizinle de paylaşmayı uygun gördüm.
Yazacağım şey, Herodot Tarihi'nden bir alıntı. Yıllar önce okumuştum. Bu nedenle bire-bir kral ve site-ülke adını hatırlamıyorum. Fakat mesaj, anlatının kendisinde gizli olduğu için, bu bilgilerin çok da önemi yok açıkçası.
Yıllar önce – bin : binler yıl önce, Ege'de site krallıkları döneminde, bu krallıklardan birinin kralı, Doğu'dan ünlü bir filozofu ülkesine çağırtır. Ona sormak istediği bir soru vardır çünkü. Onca ünlü bir filozoftur ki gelecek olan kişi, cevabın bir tek onda olduğunu düşünmektedir kral. Filozof nihayet gelir, dinlendirilir, akabinde huzura durur.
Sorar sorusunu kral, şüpheyle, heyecanla,
- Bu dünyada tanıdığın en şanslı insan kim? der, ve bekler cevabı merakla.
Anlatır filozof: tanıdığım en şanslı insan, bir kraldı. Küçük bir sitenin kralıydı. Kendi de, halkı zengin ve müreffehti. Savaş görmedi toprakları. Krallığı süresince barış - huzur - sükun hakimdi toplumuna. Sıcacık - mutlu bir aile hayatı vardı ve sağlığı yerindeydi. Yaşı erdi, yaşlılık geldi başa, yaşlılıktan öldü. Çekmedi, çektirmedi, öldü başı yastıkta. Tanıdığım en şanslı insan buydu, der.
Kral, dinler sabırla, ikinciye sorar,
- Peki, ikinci şanslı insan kim tanıdığın, yüce bilge?
Devam eder filozof: tanıdığım ikinci en şanslı insan, bir komutandı. Yine bir site krallığının başkomutanı. Çıktığı bütün seferlerden zaferle döndü. İyi bir ailesi, sadık bir eşi vardı. Kendisi de iyi bir babaydı. Çıktığı son seferi de kazandı. Ve bu seferde şehit düştü. Budur benim bildiğim ikinci şanslı insan. Kazandığı savaşta, şehit düşen.
Sabrı taşar kralın,
- E, üçüncü şanslı kim? Onu da söyle bilelim.
Üçüncü şanslı, iki erkek kardeştiler, der filozof. Bütün gün tarlada çalıştılar. Öküzleri yoktu, kendilerini sabana koştular, toprağı sürdüler. Günün sonunda, eve vardıklarında, alınlarının teri kurumadan daha, annelerini tepedeki pagan tapınağına ayine götürdüler. Yaşlı anneleri yürüyerek gidemeyeceği için, onu tahtırevanla tapınağa çıkardılar. Ve oracıkta öylece yorgunluktan ölüverdiler. Öldükleri yerde de, heykelleri dikildi. İşte budur benim bildiğim üçüncü şanslı kişiler...
Tahmin edileceği üzere, kral, bu cevaplardan çıldırmak üzeredir. Çünkü o, kendinin en şanslı insan olduğunu duymak istemektedir. Çünkü kendince kriterleri buna uygundur. Krallığı zengin, barış içinde, sınır site - krallıklarla sorunsuz, aile hayatı huzurlu - dingin, kendisi sağlıklıdır. O halde, neden ola ki filozof sıralamada kendini atlamaktadır. Böylece söyler kral, içinden geçenleri, epey de öfkeli,
filozofun cevabı damardandır:
- E kralım, senin öldüğünü görmedim ki...
Arkadaşlar, ben ilettim bildiğimi üstüme vazife,
kıssadan hisseyi bulmak size vazife:)