Arkadaşlar merhaba, bu yazımda bir mesel anlatmak istiyorum size. Aslında, ana teması çok bilinen, ama, olası bu anlatıyla pek de bilinmeyen...
Bir varmış-bir yokmuş zamanlarda, söz konusu iki ülke ve iki kral. Krallardan biri, diğerine, dostu olmak bab'ından, bir hediye gönderir. Devasa hediye dengi açıldığında, ortaya çıkan ise, üç tane hediyedir. Üçü de birbirinin aynı, üç tane som altın heykel. Hediyeyi gönderen kral, şöyle de bir not düşmüştür gönderiye;
-Sana birbirinin tıpa-tıp aynısı üç heykel gönderiyorum. Fakat, içlerinden sadece birisi değerli. Onu hediye bil kendine ve sakla. Diğer ikisini tutma bile, at gitsin. Ya da ne yaparsan yap, sen bilirsin.
Kralı alır bir telaş. Sevincin yerini şüphe ve merak. Kardeş kralın hediyesi, elinde bir ateş topuna dönüşmüştür adeta. Atsan atılmaz, satsan satılmaz. Merakından, karnına dert düşer, ağrıdan-sancıdan kıvranır gider.
Yapılacak tek şey vardır. Ülkenin en ünlü heykeltraş, ressam, mimar, velhasıl ölçü – biçi - mikyastan anlayan ne kadar adamı varsa toplayıp, heykellerden hangisinin diğerlerinden farklı, dolayısıyla değerli olduğunu bulmak. Her biri günlerce çalışır, seçilmiş adamların. Ölçerler, biçerler, tartarlar, tutarlar, bakarlar. Bir tek bile fark bulamazlar, biri - diğerinden.
Bakarlar ki, bütün çaba nafile, sonunda kralın danışmanından bir öneri çıkar;
-Yüce kralım, bunu bilse bilse, bir delikanlı var, o bilir. Çünkü kendisi pek akıllı bilinir. Lakin meczuptur biraz kendisi. Bilmem sözüne itibar mı edilir?
Çaresiz kabul eder kral, yoksa merakı nasıl diner? Delikanlı tez elden krala getirilir.
-Bana bir bakır tel getirin, der meczup genç. İzleyenler şaşkın, bi-koşu isteneni getirirler. Delikanlı teli ilk heykelin kulağından sokar, bakır tel diğer kulaktan çıkar.
-Atın bunu, der delikanlı. Hediye bu değil.
İkinci heykelin de kulağından sokar teli, bu kez tel ağızdan çıkar.
-Bunu da atın, der, delikanlı.
Üçüncü heykele gelir sıra. Ortam iyice gerilmiştir. Bakalım delikanlı, neye istinaden, diğer ikisi için hoyratça -Bunları atın, diyebilmiştir. Son heykelin de kulağından sokar teli. Bu kez tel bir miktar ilerler, sonra ilerlemekte zorlanır, sonunda da bir yerde takılır kalır.
-İşte budur size gönderilen hediye kralım.
-Neden? der kral, nereden bildin? Bir bakır telle cevabı nasıl da buldun?
Anlatır delikanlı - Birinci heykeldeki mesaj; Söylediğiniz söz, bir kulağından girip, diğer kulağından çıkandır. ANLATMAYA DEĞMEZ.
-İkinci heykeldeki mesaj; Söylediğiniz sözü, bir an bile tutmayıp, dillere düşürendir. SU UYUR, DÜŞMAN UYUMAZ - BÖYLESİNE GÜVENİLMEZ.
-Üçüncünün mesajına gelince; Anlattığınızı, yüreğinde sır edendir. Telin, ilerleyip - ilerleyip de, takıldığı yer, heykelin yüreğidir. İŞTE O, BU YÜZDEN DEĞERLİDİR.
Bu cevap kralı mutlu eder, delikanlı beklentisiz yoluna devam eder,
Heykelin de değerlisi hakettiği yere kurulur, değmezlisi çöpün yolunu bulur...
Siz, siz olun dostlar,
Yüreğinde tutacak olana açın kendinizi,
Akıl baştadır amma,
Naçizane, değildir haddim,
Yine de benden söylemesi...