İkinci Dünya Savaşı yılları;
Kumkapıya inen yokuşlardan birinde
tuttuğumuz ev.
Bir oda, mutfak;
Çıplak Anadolu otelleri gibi,
azlar evin özelliği…
Nazlanıp mırın kırın ettiğinden sahibi,
kirası, ateş pahası.
Casuslar kenti İstanbul’dayız.
Akşamları uyuluyor karartmaya.
Her gün taşınıyoruz hastaneye,
kuduz aşısı oluyorum.
Seferi durum var Trakya’da;
içimde büyüyen kudurma korkusuyla
olağanüstü külfetler yüklemişim aileme.
Beş altı yaşlarında çocuğum;
Çocuklar, ailelerine şımarabilirler,
yok böyle lüksüm.
Süngüm düşük, ama korkumu yenip yiğitlik taslıyorum,
gerildikçe geriliyor seziyorum, akşamları durum…
Sarı cılız ışık
kapkara kalın perdeler,
üstüme üstüme geliyor, kaçamam;
Gözümü yumduğumda sokuluyor yanıma,
kolum büyüklüğünde şırınga.
Gözkapaklarım düşüyor, silkiniyorum,
uykudan nasıl kaçarım?
Yorgun düşüp uyuyakalıyorum…
Tek odamızda, umarsız, yarınsız çocukluğum!