Bazen kendimi sanatsal ve kültürel anlamda yüklemek adına İstanbul'a yönlendiriyorum ki insani boyuttaki vasıflarımı kaybetmeyeyim diye...
Neden derseniz, Bursa ne yazık ki kültürel anlamda yeterli bir altyapı sunamıyor maalesef... Ve giderekte koyu bir kısırlaşmaya doğru yol almakta.
Güzel giden bir film festivalimiz vardı, güzel giden bir Edebiyat günlerimiz vardı. Her nedense estek, köstek durumları sonucunda alenen bitirildi ve daha da acısı kimse bundan çokta rahatsız olmadı...
Geçtiğimiz hafta sonu bu bağlamda yaptığımız İstanbul gezimizde iki sergi, bir konser ve bir eski dostla buluşma yaparak son derece verimli geçirdik diyebilirim.
Yokuş yukarı çıkarken Rampa Galerisi'ndeki ''Ayşe Erkmen'' Sergisini henüz açılmamışken görevlilerin iyi niyetleri sayesinde gezdik. Sergi akşam 18'de açılıyormuş.
Pera Müzesi'ndeki ''Frida Kahlo ve Diego Rivera'' sergisini de uzun zamandır görüşemediğimiz Aytül dostumuzla beraber paylaşarak izleme şansına eriştik. Kişisel bir koleksiyondan, ''Gelman Koleksiyonundan" gelme sergi tabiki uzun zamandır okuyup, bilgilenip, ilgi ve merakla beklediğimiz bir oluşumdu.
Müzenin 3. katına yayılmış sergide genel beğeninin aksine ben Diego'nun eserlerini daha çok beğendim. Aslında dev boyutlu duvar resimlerinin ustası olan ressam, bu sergide tuval resimleri ile yer almış. Zamanındaki fırtınalı aşkları, sanatsal, politik duruşları ile kendi kuşaklarının ve 20. yüzyıl Meksika sanatının en tanınan ikilisi olan sanatçıların az sayıda da olsa eserlerini görme bahtiyarlığına erişmiş olduk.
Bu verimli günün akşamında da CRR'de Berlin Oda Orkestrası'nın şef Ender Sakpınar yönetimindeki konserini izledik. Viyolonsel sanatçısı Benedict Kloeckner Hadyn'ın viyolonsel konçertosunu ve obua sanatçısı Clara Dent Mozart'ın 29. senfonisini yorumladılar.
Konserde arkamızda oturan gençler şöyle diyordu: Arkadaşlarımız neden böyle etkinliklere katılmıyorlar ki? Onlar sosyalleşmenin dışarıda yemek yemek olduğunu zannediyorlar.
Atatürk: "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.'' diyerek konunun önemine vurgu yapmışsa da, heykellere ucube diyen sanatsever devlet büyüklerimiz tarafından yönetilen bu ülke halkının fazla da yapabileceği bir şey maalesef yok! Hele ki yap-boz tahtasına dönüşmüş eğitim ve öğretimin içinde sanatın ne kadar yer kapladığını düşünürseniz olayın vahim boyutlarının da farkına varırsınız.