Arkadaşlar merhaba, baharın yaklaşmakta olduğu şu günlerde (gerçi, "mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır" günlerdeysek de her ne kadar) biraz mitolojik kahramanlardan söz edelim dilerseniz. Size de öyle mi olur bilmem, bahar ve akabindeki mevsim yaz, Tanrı-Tanrıça kültüne yeniden bir bakış, ören yerlerine uzanış, dağlardan kumsala süzülüş isteği uyandırır bende. Öğrenmeye dair birçok istekle birlikte...
Söz konusu bahar olduğunda, birbiriyle bağlantısı anlamında, üç karakter seçmem gerektiğinde, en uygun üçlemenin, Demeter-Persephone ve Hades olduğunu düşündüm bir an. Tanrıça bir anne, onun kızı ve eşi olması tamlamasıyla kapattım üçgeni. Yoksa bahar-bahar deyip de, Dionysos'u atlamak ne haddime. Onu başka bir yazının konusu yaparız ilerde...
Demeter, malum Bereket ve Başak Tanrıçası. Persephone de, Zeus ve Demeter'in güzeller güzeli kızı...
Hades ise bambaşka bir vatanın, ölümün Tanrısı. Diğer adı Pluton. Sadece ölümün Tanrısı değil, aynı zamanda, bütün yeraltı zenginliklerinin de sahibi. Büyük Tanrılar arasında, yer, gök ve deniz paylaşılırken, Zeus'a gökler, Poseidon'a deniz, Hades'e de yeraltı düşer. Görünmez bir Tanrıdır Hades. Onu görünmez kılan miğferinin altında görünmezdir. Ama adildir, kötü değildir, değil Olympos'a, yeryüzüne bile çıkmaz çoğu kez. Ama işte ölümün adı kötüdür bir kez. Ölümün Tanrısı'dır. Zaten Ölüm ülkesi de "Hades ülkesi" diye geçer mitolojide.
Kıyaslamak bab'ından şunu yazmakta fayda var. Mesela, bizim Orta-Asya kültümüzde, cennetin adı uçmak, cehennemin adı tamu'dur. Cehennem Tanrısı da Erlik'tir.
Hades, Orta-Asya'daki Erlik'in karşılığı değildir. O, cehennem Tanrısı değil, ölüm Tanrısıdır.
Gelelim, ölümle birlikte, ölen kişiye neler olduğuna. Önce ölenin gözlerine para konur. Onu, ölüler denizinde taşıyacak olan ihtiyar kayıkçı Kharon'un alacağı paradır bu. Hatırlarsanız, Troy filminde, Achilleus'un öldürdüğü Hektor'un babası da, oğlunun gözlerine para koymuştu.
Kayıkçı bu şekilde ölüyü, önünde üç başlı-ejder kuyruklu korkunç bir köpeğin beklediği bir kapıya getirir. Burada kayıkçının işi biter. Çünkü, bu kapıdan içeri giren, bir daha dışarı çıkamaz. İçerideki üç yargıç, gelenlerin iyilik-kötülük çetelesini inceler. Ve her biri, günah-sevap katsayısına göre, bugünkü karşılığıyla, cennet, cehennem ya da araf'a gönderilir. Ah!!! o gün, bugündür, ne yazıktır ki, Araf'ta kalanlara... İyi olanların gittiği yer, sonsuz mutluluk diyarı, Elysion kırlarıdır.
İşte Hades böyle bir ülkenin Tanrısı'dır. Bir gün Persephone, arkadaşlarıyla nergis toplarken, Hades onu görür ve aşık olur. Dört kara atıyla onu yeraltına kaçırır. (Bir rivayete göre Zeus'un bundan haberi vardır) Artık, Pershephone Hades'in karısıdır.
Bu olay sonrasında, yukarda Demeter, aşağıda Persephone karalar bağlar, nice ağıtlar yakar. Demeter topraktan elini eteğini çeker, kıtlık tehlikesi başgösterir.
Tanrılar Tanrısı Zeus, bakar ki çaresi yok, gönderir oğlu ve habercisi Hermes'i, Hades'e. Persephone'yi annesinin yanına göndermesini ister. Hades bunu kabul eder ama yapar yapacağını. Güzel karısına yedirir nar tanesinden, dönsün yine yeraltına, yanıbaşına diye...
Hermes, Persephone'yi alır, yeryüzüne çıkarır, kızı annesinin yanına götürür. Demeter'in sevincinden toprak şenlenir, şad-olur. Ama işte o nar tanesi, ah o nar tanesi. İlle de kızı yeraltına dönmek zorundadır. Yine acıya düşer Demeter. Ama kızını da bir daha Hades'e vermek istemez. Bunun haberini alan Zeus, aracı olarak annesi Rhea'yı gönderir Tanrıça'ya. Bir orta-yol bulunsun diye. Ve sonunda kılınır karar. Persephone, yılın üç mevsimi annesinde, kış mevsimi yeraltında Hades'le kalacaktır...
Tanrıça Demeter, o gün-bugündür, baharda kızı geldiğinde yanına, canlandırır toprağı ve soldurur kışın, kızı gittiğinde yanından...
Kalın sağlıcakla...
"Mitoloji okumak isteyen arkadaşlara, Şefik Can'ın "Yunan Mitolojisi"ni ve Edith Hamilton'un "Mitologya"sını önerebilirim...