Barcelona gezisi kesinleşince İstanbul'daki turizm konusunda tecrübeli arkadaşımız Ayfer'den yardım istedik. Amacımız oradaki 3 akşam yemeği için hem damak keyfimize keyif katmak hem de oraya özel yemekler konusunda bilgilenerek gezimizi daha da güzelleştirmekti.
İlk gece için önerilen restaurant, otelimize yürüme mesafesinde deniz ürünleri ağırlıklı lokal bir lezzet durağı olan EL LOBİTO idi.
Yaklaşık 10 masası olan, sımsıcak bir ambiansa sahip bu restaurantın son derece sevimli yaşlıca Katalan sahibi bizzat kendisi hizmet ettiği ve özellikle gurur duyduğu her halinden belli iki tabak misafirlerine hoşgeldin diyordu. İlk tabakta o bölgeye özel ''Lechuga cogollitos de tuleda'' diye adlandırılan yerel marul, yine çok lezzetli yerel domates üzeri balzamik sirke ve zeytinyağı ile taçlandırılmış salata yanında Katalan ekmeği, ikinci tabakta ise dünyanın en meşhur jambonlarının üretildiği ''Hamon İberica'' serisinin yıllanmış en değerli hazinesi ''Serano'' jambonu incecik dilimleri ile pırıl pırıl parlıyordu. (Bizim yediğimiz jambonlardan sonra buna jambon demek büyük haksızlık... Araştırınız: Serano Jambonu, üretim süreci ve sunum ritüeli...)
Elimize Katalanca bir menü verdiler ve sırasıyla yemekleri getirmeye başladılar. Tabi ki İngilizce olmayan menüden ve İngilizce konuşamayan servis elemanlarından bir şey anlamamız söz konusu değildi. Çoğu tabak tanıdık gelse de daha önce tanışıklığımızın olmadığı deniz ürünleri gelince onların ne olduğunu öğrenmek nasip olmadı. Beden dili de bir yere kadar!...
Sırasıyla çeşitli deniz ürünleri tabaklarını 15'er dakikalık aralarla getirmeye başladılar. Hepsi birbirinden lezzetli ve bol kepçe porsiyonlar bizi fazlasıyla mutlu etti. Kırmızı renkli jumbo karidesler (Gamba), bebek ıstakozlar, kum midyesi, bildiğimiz siyah midye, yengeç mücveri ve hatta bizim hamsi bile vardı. 6. tabaktan sonra mide fesadına doğru yönelerek sınırlarımızı zorlamaya başladık. Geldikçe geliyordu... 10. tabaktan sonra el işaretleriyle daha fazla getirirlerse çatlayacağımızı nazikçe beyan ettikse de 11. tabak da gelince hızlıca hesabı ödeyip kaçtık...
Yemeklerimize İspanyolların meşhur köpüklü beyaz şarabı CAVA eşlik etti. Cremant metodu ile yapmış oldukları bölgesel köpüklü şaraplarının genel adı olan Cava diri asiditesi ve narenciye aromaları ile deniz mahsullerinin çok iyi bir eşlikçisi. O akşam üç örneğini denediğimiz Cavalar burunda yoğun greyfurt aromaları ve sempatik içimleri ile gecemizi zenginleştirdi.
Gezimiz Katalanların da bayramına denk geldiği için inanılmaz bir yerli - yabancı turist kalabalığı kente yayılmıştı. O hengamede takside fotoğraf makinemi düşürdüğüm için El Lobito'da yaptığım çekimlerin hepsi kayboldu. O güzelim lezzetlerin tablo gibi görüntülerini de maalesef elimizde olmayan bu sebepten dolayı yayınlayamıyoruz.
Eğer yolunuz Barcelona'ya düşerse Carrer de Ginebra, 9 (Barcelona). adresindeki (Tel:93 319 91 64) El Lobito'yu denemenizi öneririz, kesinlikle pişman olmazsınız.