Anne tarafından Kazan Tatarı olduğumuz küçüklüğümüzden beri söylenen bir aile bilgisidir. Nitekim çocukluğumuzun o en güzel, saf, temiz, neşe dolu zamanlarında biraraya gelindiğinde hep hamur işleri yapılırdı.
Çoğunlukla mantı açılır, bazen peremeçe, bazen de bir çeşit mantı olan pilmen çorbası yapılırdı. Kalabalık olması ve şaklabanlıklar eşliğinde gülüş cümbüş yapılması adettendi. Kahkahalar gırla gider, unlar havalarda uçuşur, herkesin suratı beyaza döner, ve bu şenlikli yapım aşamasından sonra pişirilen yiyecekler çekirge sürüsü istila etmişcesine anında yokedilirdi. (Bu yeme-içme partileri genelde yazın Mudanya'daki yazlık evimizde gerçekleşirdi.)
Tabi zamanla ailenin çocukları büyüyüp başka şehirlere okumaya gitti. Büyükler yaşlandı, ve daha birçok sebeplerden dolayı bu hamur şenliklerine uzunca bir ara verildi. Ancak eminim bu çoşkulu topluluktan hiç kimsenin belleğinden izleri silinmemiş duruyordur. Anımsandığında ''Hey gidi günler hey!!!'' diyerek mutlu bir tebessüm dudaklarının bir kenarına konuyordur.
Geçenlerde yine eskileri yad ederken ''Sahi neden bu kadar özlem duyduğumuz bir olayı hayata geçirmeyelim'' dedik. Aynı takımı toplamak mümkün olmadığından yeni oyuncular eşliğinde ''1.Geleneksel Mudanya Peremeçe Şenlikleri'' diye de bir isim koyarak hamur harekatımızı başarı ile tamamladık.
-Can - Naz - Gülce - Arzu - Esin - Orhan'dan oluşan ekibimiz öğleden sonra fırından alınan ekmek hamuru ile bir açıcı, bir kıyma koyucu ve diğer bükücülerle olaya başladı. İşin özünde herkesin mutlaka büküm işleminde bulunması zorunluluğu yer almaktadır. Bu sebeple ortaya acayip Salvador Dali'vari şahaserler çıkması da kaçınılmazdır.
Kızartıldıktan sonra kişi başına 4'er peremeçe düştü, buz gibi ayran eşliğinde büyük bir iştahla tüketildi. (Orjinalinde bu seremoni akşam 5 çayında çay ile birlikte yapılırdı.)