Yaşamın kendisi olan SU ve suyun can bulduğu bütün yaşam formlarının efendisi İNSAN!
Yazilar
Nurdan ÇAKIR TEZGIN
Yayın Tarihi: 5.2.2012
Yaşamın kendisi olan SU ve suyun can bulduğu bütün yaşam formlarının efendisi İNSAN!
Gerçeğin ne olduğunu ucu açık bırakıp, gezegenimiz üzerinde çıkartılan bütün gürültünün su ve petrol odağında kilitlendiğini bilip anlamanın zamanıdır artık! Bilmek de yetmez elbet, bir şeyler yapmanın adımlar atmanın gerekliliği üzerine konuşmanın zamanı.
Petrolsüz yaşanabilir (!) ama susuz yaşanmaz. Durumun vehametini gören bazı küçük gruplar halindeki ekolojistler, doğaseverler ya da modernitenin nimeti sayılan makineleşmeye karşı duran bir takım insanlar giderek petrole dayalı sistemleri günlük yaşamlarından çıkarmaya başladılar. En azından bunu deneyimlemek üzere ekoköylerle yeni arayışlara giriştiler. Günümüzde petrolün köleliğini rededebilmek pek de kolay değil ama suyun köleleştirdiği insan protatifi olmamak, bu gizli işleyen sürece HAYIR diyebilmek elimizde. "Bursa Suyuna Sahip Çıkıyor" diye çok önemli bir basın açıklaması geldi bana. Okudukça durumun vehameti hakkında bir kez daha titrememek elde değil!
"Bizler, 30-40 yıl öncesine kadar, bahçelerimizde kendi doğallığıyla akan pınarlar, mahallelerimizde gürül gürül akan sokak çeşmeleri olan günleri yaşamış vatandaşlarız".
Her şey çok basit sıradan bir öykünün başlangıç cümlesi sanki! Hani şöyle başlar sevdiğimiz sinema kareleri ya da elimize yapışan bir roman; "Her şey 35 yıl öncesi erguvanların her yeri pembeye boyadığı bir Nisan sabahı başladı" der gibi...
Oysa...
Durum hiç de baharın gülü gülistanlığı değil. Öykü şöyle devam ediyor; "Ulusal sermaye, ulus ötesi su baronlarıyla işbirliği içinde gelecekte çok daha değerleneceği öngörülen su kaynaklarını ele geçirmek için büyük bir çaba içindedir."
Yine devam; "Su şirketleri, Uludağ’da kimsenin kolay kolay ayak basmadığı 2000 metrenin üzerindeki alanlarda su çıkarmak için toprak kazarak kuyular açmaktadırlar. Her açılan kuyu için üzerine, çelik kapılı betonarme su toplama tesisi kurarlar. Üzerinde güneş panelinden sağladığı enerjiyle dört yönü gözetleyen kameralarla donatılmışlardır."
Daha ilkokul yaşlarımızdan beri bildiğimiz bir gerçektir dünyanın ve insan vücudunun dörtte üçünün su olduğu, susuz yaşanamayacağı, suyun = hayat olduğu...
DOĞADER (Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği) insan yaşamının devamlılığı için çok gerekli bir liste hazırlamış, şiddetle destekliyor, burada paylaşmak istiyorum. Dilerim bütün sivil toplum kuruluşları ve sıradan bütün insanlar yaşama haklarına sahip çıkabilmek adına birer küçük - büyük adım-lar atabilirler.
Biz DOĞADER olarak diyoruz ki;
•Suyun metalaştırılmasına derhal son verilmelidir.
•Ambalajlı su şirketlerine verilen ruhsatlar iptal edilmeli, yenilerine izin verilmemelidir.
•İl Özel İdare’leri, şirketlerin değil halkın çıkarına olan kararlara imza atmalıdır.
•Ülkemizin her yerinde çeşmelerimizden içilecek kalite ve nitelikte su sağlanmalıdır.
•Su ücretleri kullanım değeri üzerinden hesaplanmalıdır.
•Su, yaşama hakkıdır. Evlerde kullanılan suyun kullanım değeri yoktur. Kent içi şebekelerden her aileye içilebilir kalitede ücretsiz su sağlanmalıdır.
•Kent içi su şebekeleri ticarileştirilmesinin ön adım olan kontörlü su sayaçlarını terk edilmeli, belediye yöneticileri bu özelleştirme oyunlarına alet olmamalıdır.
•Etrafında ki tüm suların sermayenin değişik biçimleri tarafından çalınan köylünün su parası ödemesi tam bir insan hakkı saldırısıdır. Köylerde ki evlere takmaya hazırlanılan su sayaçları uygulaması kabul edilemez.
•Köylerde su kanaletlerinden geçimlik tarım yapanlara tarımsal su ücretsiz sağlanmalıdır.
•Uludağ’da suyu kaynağında kirleten oteller kapatılmalıdır.
•Suyu asıl kirleten sanayi tesisleri, arıtma tesisi yapmaya zorlanmalıdır.
•Su arıtma tesisleri, görünürde değil işlevsel çalıştırılmalı nitelikli arıtma yapılmalıdır.
•Sanayinin yoğun olarak kullandığı ve büyük çoğunluğu kaçak yer altı su kaynakları üzerinde denetim arttırılmalı kaçak kuyular derhal kapatılmalıdır.