7 Mart 2012 Çarşamba akşamı her zamanki gibi Almira Otel'de Bursa Gusto Kulübü’nün özlemiş olduğu Bordeaux Bölgesi seçkin şato şaraplarının tadımı yapıldı.
Aslında bu bir yemek-şarap eşleşmesi ritüelinde planlanmıştı. Ve en büyük endişemiz bu güçlü şaraplara uygun bir menü oluşturmaktı. Fakat Almira Otel'in şefleri o gece büyük sürprizlere imza attılar.
Tadım notlarımıza geçmeden önce kendimi Michelin'li bir restauranttaymışım gibi hissettiğimi söylemeliyim. Almira Otel gerçekten yemek tabağı sunumu, görselliği ve lezzet işini başarmış. Her ne kadar menüyü kendimiz belirlesek de çıtayı yükselttikçe onlar da bizi şaşırtmaya devam ediyorlar.
Gelelim şaraplarımıza; Her yıl mutlaka tekrarladığımız Fransa tadımımızın bu yılki bölgesi Bordeaux idi. Az ve öz bir tadım olması için 6 seçkin şatoyu seçtik.
Chateau L'eglise hariç diğer 5 Chateau klasik Bordeaux kupajı dediğimiz Cabernet Sauvignon ağırlıklı Merlot, Cab.Franc,Petit Verdot, Chateau L'eglise ise Pomerol Bölgesi’ne özgü merlot ağırlıklı bir kupaja sahipti.
Tüm şaraplarda 13-13,5 derece alkol, denge, klasik creme de cassise (kuşüzümü), vanilya, yaban mersini, keçi boynuzu ve animal tonlar , sek ve gövdeli yapı, orta-uzun bitiş ve uzun yıllar eskitilebilecek hem tadımlık hem koleksiyonluk şaraplardı.
Gelelim gecemizin ayrıntılı tadımına; her ne kadar Fransızlar peynirlerini yemek sonrası kapanışta tatlı şaraplarla (Porto, sauternes vb.) sunsalar da biz o gece kendi mutfağımıza özgü antredeki peynir sunum kültürünü değiştirmedik.
Kavaklıdere'nin hatta Türkiye'nin en özel beyaz şarabı olan ve sınırlı sayıda üretilen Cotes d' avanos (Narince, Chardonnay) 14,5 gibi yüksek alkolü ve gövdeli yapısı ile güçlü Fransız peynirlerini oldukça güzel dengeledi. (Rokfor, Bree, camambert)
Peynir tabağındaki tropik meyveler ve çilekten söz etmeden geçemeyeceğim. Ardından hızla 6 şato şarabımızı tattık. Fakat bu çok uzun süreli bir tadım oldu. Şefler durmuyordu tabii! Tereyağında ızgara edilmiş ve tütsülenmiş jumbo karides sotelenmiş deniz tarağı küpleri bir tabak içerisinde bir göründüler bir kayboldular.
Sebze ile sotelenmiş ve krepe sarılmış beşamel soslu tavuklu bir ara sıcak tabağı da görür gibi oldum. Fırında közlenmiş biberiyeli patates ve iki adet ızgara bıldırcını nasıl yediğimi çok iyi hatırlıyorum.
En büyük avantajımız bu tabaklarla önümüzdeki 6 çeşit şato şarabını kıyaslayarak tadabilmek idi.
Benim favorim ise biraz insanın içgüdülerini zorlayan av eti konseptinde bıldırcın ızgara ile tam içim olgunluğunda olduğunu düşündüğüm 2001 Chateau Ducru vahşi ve animal tonları, kendi içinde dengelenen içim dinginliği, zarif tanenleri ve güçlü yapısı ile en güzel eşleşme idi.
Sayısız kez tattığım, şahsen gezme ve inceleme imkanı da bulduğum Pontet Canet Chateau'su yine beni etkilemeye devam etmekte. Pomerol Bölgesinin yeni pazarlanan, iddialı Chateau'su L'eglise Clinet 14 derece gibi yüksek alkolüne rağmen Petrus benzeri stili ile sürprizlere açık; rekolteleri izlenmeli!...
Chateau Calon Segur'ın en azından tattığımız 2006 rezervi için maksimum 5-6 yıl içinde tüketilmesi gerektiğini düşünüyorum. Uzman görüşleri ve şatonun açıklamaları 2030'a kadar saklanabileceği doğrultusunda.
Chateau Franc Mayne bir miktar Rhones stili izlenimi veren bir Bordeaux şarabı idi. Etkileyici ve zarifti.
Chateau Belgrave ise bu sıralamada diğerlerinden zayıf kaldı.
Kapanışta şef yardımcıları Creme Brulee'lerimizi yakarken biz de güney Fransa'nın tatlı şarabı Muscat de Revalves'i yudumlamaya başlamıştık.