2012 yılında gösterime giren Django Unchained (Zincirsiz) filminden beri yeni bir Tarantino yapımını sabırsızlıkla bekliyordum.
Filmin çekim sürecinde üzerinde epeyce spekülasyonlar döndü ve yazılıp çizildi. Özellikle senaryonun deşifre olduğu, Tarantino'nun kızıp filmi çekmeyeceği, sonradan senaryonun sonunu değiştirip tekrar yazdığı vs...
Tabiki 4 yıl gibi bir süre geçince beklentilerde arttıkça artar oldu ve Oscar'a çeyrek kala filmi izleme şerefine nail olduk en sonunda.
Sevgili üstat çektiği sahneleri kıyıp atamamakla ünlü olduğundan bu film de 167 dakikalık süresiyle ve ilk yarım saatteki oldukça ağır temposuyla sabırları zorlayıcı nitelikte. Oyuncular yine hemen hemen her filminde yer alan Samuel L. Jackson, Michael Madsen ve diğer kült oyuncuları (Kurt Russell, Tim Roth, Bruce Dern, Walton Goggins...)
Konu itibariyle; Amerikan iç savaşında bir süre sonra suçluları yakalayan kelle avcıları (Kurt Russell ve S.L.Jackson), onların yaklaşan fırtınayı atlatmak üzere bir mola yerine sığınmaları ve orada bulunan bir önceki sığınmacılarla aralarında gelişen sürpriz ilişkiler üzerine 3 saate yakın süren bir senaryo...
Zincirsiz'deki western temasından sonra yine her şeyi ile bir westerne imza atıyor, ama bu defa sanki espri dozu iyice azaltılmış, iç acıtıcı, kara bir film... İşte tam da bu sebeplerden dolayı her zaman olduğu gibi mizacındaki kanlı sahnelere gülüp geçemiyorsunuz. Kan ve abartı Tarantino filmlerinin vazgeçilmez unsurlarındandır ve hatta bu yüzden çokça da eleştirilir. Bense şimdiye kadar yaptığı aşırı şiddet abartısını bir nevi komedi unsuruna dönüştürdüğünü savunanlardanımdır. Ancak burada abartının verilişindeki ciddiyet olayın rengini can sıkıcı bir şekilde değiştiriyor.
Bununla beraber tek mekanda sıkı oyuncuların karşılıklı düelloları ve son yarım saatteki polisiyevari komplonun nabızları hızlandırıcı şekilde ilerlemesiyle film gerçek benliğine kavuşuyor, ama yine de mektubun gerçekten sahte olup olmadığını öğrenemiyoruz. Neden acaba?
Eğer gerçekse Lincoln'un ırkçılık karşıtı söylemlerinin yer aldığı mektubun finalde okunması bir nevi mesajdır. Ancak sanki bana öyleymiş gibi gelmedi. Aslında genelde Tarantino'nun tabiatında da mesaj verme kaygısı yoktur. Kadın karakterin sürekli aşağılanıp dayak yemesi çoğu kadın derneklerini ayağa kaldırmışsa da çokta umurunda değildir... Sonuçta bu bir filmdir...
Gelelim filmin Oscar'daki şansına... Filmin tek kadın oyuncusu (hemencecik öldürülenleri saymıyorum) Jennifer Jason Leigh, Daisy Domerque karakteri ile aday olduğu en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü alabilir... gerçekten iyi iş çıkartmış.
Filmin müzikleri ise bir efsaneye devredilmiş ki muhtemelen Oscar'ı alacaktır. Ennio Morricone 87 yaşında şahane bir işe imza atmış. Keşke İstanbul'a geldiğinde gidebilseydim...
Sonuç olarak iyi bir Tarantino filmi değil ve hatta beklentilerimizin epeyce altında bir yapıt ama usta her zaman farkını ortaya koyar.
Yönetmenliği bırakmamasını canı gönülden rica ediyoruz. Güya son filmiymiş, o da Teoman gibi bırakacağım, bırakayım deyip duruyor ya hadi hayırlısı...