Kitap yazmak bana göre değil! Ne yazsam hep eksik.
Dünya nasıl ki sınırlı bir gezegen ve bu sınırlılık nasıl ki derinden kemirir insanı, işte o hesap sözcükler tarafından kemiriliyorum günlerdir. Sınırlı satırlar arasına sıkıştıramadığım cümleciklerim serbest dolanımlı gıt gıtlar gibi otlamak istiyor kırda bayırda. Of, ne zor kitap satırlarına sıkışmak. Cepkenine sığmayan beden gibi.
Oysa hep en sevdiğim oldular. Kitapsız olunmaz ki!
Zaman mı frekans değiştirdi birden, ben mi tahammülümü yitirdim hayatın sınırlarına… Yitip giden, değişiminin hızına erişemediğim bir şeyler var. Bundan emin olmanın rahatlığı desem değil. Hiç rahat biri olmadım ki... Hiç vurdumduymaz olmaya yeltenemedim bile, lakin kaçmayı iyi bilirim!
Çok güzel kaçarım, en sevdiğim şeylerden kaçarım en çok.
Başka sevdiğim şeylere yer açmak için kaçarım diye sürekli kandırırım kendimi. Kaybedip incinmenin yarası her zaman kabuk tutmuyor. Açık yaralarla dolaşmak en zoru...
Sinek üşüşmüş yaralarının üzerine diyorlar.
Uzaklardan bir uğultu çöküyor ruhların pencere kanatlarına. Sinekler arıları çağırıyor, bulut gibi bir vızıltı çöküyor omuzlarıma.
Çok gençmiş diyor birileri; karşıdan karşıya geçerken ölmüş üç şeritli pazar yolu caddesinde. Benim değil, arkadaşlarımın arkadaşıydı Mualla hanım. Onların üzüntüsüne tanık olurken karardı bulutlarım. Kulaklarım uğulduyor, yüksek perdeden dinlerken artık haber değeri taşımayan akşam ajanslarını. Nalbur Hüseyin Efendi gibi konuştuğumu fark edip susuyorum. Ajans derlerdi büyükler eskiden. Sabah, öğlen ajansları jan janlı haberlerdi sanki! Ajan demenin gizemiyle müsemma "j" harfi hep jantidir zaten.
Kitap yazmayı seviyorum aslında, bakmayın öyle dediğime. Sevmediğim ajans dinlemek. Hiç iyi şeyler söylemiyor çünkü!
Kişisel acıları kendimize saklamayı öğreten geleneğin uzantısı faniler olarak, yeni tanıştığımız o diğer gerçekliğin kitabına uymayan şeyler fazla hırpalıyor artık. Hav havlar uzun yaşamıyor biliyoruz bilmesine de ölüverdiklerinde böyle salak sepelek apışıp kalıveriyoruz işte. Duymamış görmemiş gibi yapıvermek istiyor bir yanın. Yok yok, değildir…
On üç yaşının güzelliğiyle gidivermiş. Uzaklardan geldi haberi.
O da kaçtığımdı, sevdiğim için kaçtığım...
Bugünkü üzüntüsünü yaşamamak için türlü bahanelerle uzaklaştığım… Öte aleme yolladığım kaçıncı can. Çok oldular, saymak istemiyorum.
Kitapların içindekilerce zengin ve sonsuz bir dünyayı sınırlı sayfalara sığdırmaya çalışmak canımı sıkıyorken bir de bununla baş et şimdi.
Güle güle Reis. Gittiğin yer giderek kalabalıklaşıyor. İnsan, hayvan, sevilen niceleri...