Mudanya Mudanya - Yaşam ve Kent Kültürü










3143 
Merinos ilkokulunun neşeli çocuklarıydık biz
        Yazılar


Nurdan ÇAKIR TEZGİN    
  Yayın Tarihi: 23.2.2020    

Merinos ilkokulunun neşeli çocuklarıydık biz

Altmışlı yılların ikinci yarısı filandı…

Merinos İlkokulu’nun bahçe duvarları ile babamın iş yeri bitişikti o zamanlar, yani yarım yüzyıl öncesi. Şimdi bakınca daha dün gibi! Yaş ilerledikçe anılar taptaze kalıyorsa bunda bir iş var diyesi geliyor insanın. Doğal olarak yaşlanıyoruz demek istemiyorum, zira bizler de çocuktuk bir zamanlar…

Çocukken boğmaca denilen bir öksürük illetiyle cebelleştiğimden sıkça terlerdim. O yüzden teneffüs saatlerinde babam iş yerinden çıkıp terimi kontrol eder, sırtıma ter bezi koyardı. Babamın beni sürekli kontrol ettiğini bildiğimden okul bahçesinde istediğim gibi koşup oynayamazdım ve üzülürdüm, çocukluk işte…

Bursa ve çevresinin gelişimine maddi manevi büyük katkı sağlamış olan Merinos Fabrikası, etrafındaki lojmanları, işçi konutları ve ilkokulu ile oldukça geniş bir alana yayılmış olduğundan Cumhuriyet Bursa’sının vahasıydı adeta. Merinos evleri, Merinos İlkokulu, Merinos Kasabı, terzihanesi, oyuncakçı ve tuhafiyecisi, tamirhanesi diye genişleyen çok zengin bir çarkın adı idi Merinos. Merinos Fabrikasına yakın oturup orada çalışan ve okulunda okuyan herkesin hayatına damga vurmuştur Merinos. Ve tabi, şimdiki Darmstadt diye bilinen Çarşamba Pazarı semti ve yakın çevresi de Merinos’un gölgesinde çok başka bir havayı solumuştur... Çocukluk anılarımızın kısa pantolonları, merserize kazakları ve Sümerbank basması çiçekli entarilerimizin ağzı dili olsa da o sevinç dolu günlerimizi anlatıverse.

Bursa’nın yemyeşil olduğu zamanlardı…

Yemyeşil düzgün bahçelerle devasa ağaçların göğe tırmandığı o müstesna zamanların çocuklarıydık bizler. Upuzun yaz tatillerimizde yine okulumuzun ve Merinos Lojmanlarının çevresinde oynardık oyunlarımızı. Küçücük çocuklarken dünyamız da küçüktü. En büyük yenilik okul müsamerelerimiz ve milli bayramlarımızda uygun adım yürüyüş için talim yaptığımız bayram hazırlıklarımızdı. Bir defter yaprağının, kurşun kalemin, hele de boya kalemlerinin çok kıymetli olduğu zamanlardı. Silgi, kalemtıraş ve kalem kaybetme şansımız yoktu, okul malzemelerimizi gözümüz gibi korur dikkatli kullanırdık.

Herkesin okulu kendine güzeldir lâkin Merinos İlkokulu gerçekten güzel ve özelliği olan bir okuldu.

O yıllarda diğer okullarda herkes siyah önlük giyerdi biz mavi önlük ve mavi beyaz minik kareli kumaştan yaka ve kolluk takardık, hatta daha da önceleri öğrenciler gündelik elbiseleriyle gelirlerdi okula. Forma giyme zorunluluğu yoktu. Sanıyorum altmışlı yıllarda özel bir tasarı ile okul yönetimi böyle bir uygulama yapmış fakat sonraları giderek okul önlüğü dediğimiz mavi formalara geçilmişti. Öğretmenim Mübeccel Hanım güngörmüş son derece estetik yanı olan bir eğitimciydi. Çiçekli perde ve masa örtülü bir sınıfta ders görmemizi sağladığını hatırlıyorum; o yıllarda böyle şeylere devlet okullarında pek rastlanmazdı, hoş özel okul da yok denecek kadar azdı zaten. Ve sınıfta grup masalarımızda taze çiçekler olurdu, çiçek toplama görevine ilk parmak kaldıran olurdum. En güzel gülleri ya da kasımpatılarını öğretmenimin masasındaki vazoya yerleştirmek çocuk kalbimi mutlu ederdi.

Her 10 Kasım’da Atatürk’ü anma töreni için rengârenk kasımpatıları toplayıp getirirdik okula, bir de okul duvarlarımızı boydan boya saran sonbahar renkleriyle kızaran sarmaşıklardan koparıp sınıfımızda dekor hazırlardık. Diyorum ya çok zevkli bir öğretmendi Mübeccel öğretmen. Onun verdiği Türkçe dil bilgisi ve yazım kuralları eğitimi ömrüm boyunca değişmezim oldu. Temel eğitimi hakkıyla en yüksek seviyede alan şanslı çocuklardık biz. Merinos İlkokulu’nun bir de babacan müdürü vardı; Nurettin Eröğret, son derece kibar bir başöğretmendi, Türk Sinemasının baba karakter oyuncusu Hulusi Kentmen’e benzetirdim onu. Benim resme olan kabiliyetimi geliştirmek için teşvik olsun diye resim yapıp getirmemi ister, odasına asacağını söylerdi. Ben de büyük bir hevesle yapıp getirirdim fakat odasına asacağını asla düşünmezdim. Hiç koskoca müdür o güzel şık odasına benim kartona yaptığım resimlerimi asar mıydı? Astı ama! Nasıl da şaşırmıştım resimlerimi duvarda gördüğümde, dünyalar benim olmuştu… Kendimize olan güvenimizi pekiştiren çok değerli eğitimcilerdi. Her birinin toprağı bol, ışığı sonsuz olsun.

Merinos ilkokulu elli yıl önce bile yeşile ağaçlara önem veren bir okuldu. Bahçesinde mini bir koruluğu bile vardı. Koruluk deyince, Merinos Fabrikası arazisi içinde de öyle güzel çam korulukları vardı ki, çocukken o koruluklar devasa ormanlar gibi görünürdü gözümüze.

Merinos İlkokulu öğretmen ve öğrencilerinin fabrikaya girişi çıkışı serbest miydi, yoksa bana mı öyle geliyor!

Müsamerelerimiz başta olmak üzere, anma ve kutlamalar ile rond denilen müzikli grup danslarımızın gösterilerini hep Merinos Fabrikasının büyük sahneli salonunda yapardık. O kocaman sahne biz yaştakilerin ilk sahne tozunu yuttuğumuz yerdir. Siyah sahne perdesine dolanmamak için epey bir mücadele verdiğimi hatırlıyorum. Gösterimiz bitince öğretmenlerimiz Merinos’un çamlığında koşup oynamamıza izin verirlerdi. Üzerimizdeki en güzel gösteri kıyafetimiz, ayaklarımızda rugan ayakkabılarımızla ne güzel çocuklardık.

Ne güzel günlerdi o günler…

Merinos İlkokulu
1966 – 1970 Mezunu
81 numaralı Nurdan ÇAKIR









Nurdan ÇAKIR TEZGİN

www.ascifok.com







   1432   



  .:: Yazılar


       

* Yazıların sorumluluğu yazarına aittir.
* Yasal Uyarı


© Mart 2009, MudanyaMudanya.com