Yetmişli yılların Bursa’sında Yeşil - Çekirge semtlerine ring yapan ‘1’ Numaralı belediye otobüsleri vardı. Bu otobüslerin belli saatlere denk gelen müşterileri olurdu.
Okul çıkış saatlerimizde ilginç bir kadına rastlardım otobüste. Çekirge’ye mi giderdi, Yağcılar’da mı inerdi bilmiyorum. Genellikle Heykel’den binerdi otobüse. Tuhaf giysiler giyerdi. Yüzüne tabaka halinde bembeyaz krem ve pudralar süren kadının koyu kırmızı ruju bazen rüyalarıma girerdi. Kılık kıyafeti de çok tuhaftı; kırmızı bando kıyafetine benzeyen apoletli, püsküllü kostümler giyerdi. Kısacık boyu ve koyu siyah saçlarıyla belleğime kazınmış kareler içinde farbalı şemsiyesi de var. O şemsiyeyi birilerine doğru salladığı da olurdu. Hatta birkaç şemsiye darbesine mazhar olanlar olduğu söylenirdi.
Bir de 6 – 7 yaşlarında bir oğlu vardı yanında. Hiç elini bırakmazdı çocuğun, birkaç kez sokakta yürürlerken görmüştüm; oğlunun kolunu öyle bir çekiştirirdi ki, çocuk için üzüldüğümü hatırlıyorum. Tabi, çocuğunu da sünnet çocuğu gibi giydiriyordu. Otobüste denk geldiğimde hiç yüzüne bakmamaya özen gösterirdim, zira kendisine bakanlara çok kızar bağırmaya başlardı. Otobüste genellikle şoförün hemen arkasındaki koltuğa otururdu. O zamanlar otobüse arka kapıdan biner biletimizi biletçiden aldıktan sonra ön tarafa doğru geçerdik. Fakat o hanım önde oturduğu için hem ilerleyemezdim hem de Altıparmak’da ineceğim zaman çok tedirgin olurdum. Çocuktum, ortaokula gidiyordum korkardım haliyle...
Sonraları düşündükçe o hanımın kimbilir nasıl bir hayatı olduğu, ne gibi travmalardan geçmiş olabileceği takılırdı aklıma ve üzülürdüm. İnsanız, türlü serencamlar atlatıyoruz. “Her şey insan başına” derdi eski büyüklerimiz. Kimdi o hanım hiçbir zaman bilemedim. Sizler hatırlıyor musunuz?