Önce evler gitti, sonra fabrika, okul, sokaklar ve adını koyamadığımız en güzel en temiz anılar…
Evet, önce bahçeli Merinos Evlerini Lâz müteahhitlere bir iki daire karşılığında verdiler! Çocuktuk, okula gidip gelirken duvar yazılarını okuyorduk; “Çarşamba’nın kazları adam etti lâzları”. (Laz kardeşlerimiz üzerine alınmasın lütfen sadece bir devrin anıları bunlar.) Neler olup bittiğini hiç anlamıyorduk! Tek katlı bahçeli evlerin birer ikişer apartmana verildiği seksenli yıllarıydı Bursa’nın. Henüz Çarşamba Pazarı ve Merinos Evleri olarak bildiğimiz semt sonraları birden Darmstadt oldu. Almanya’dan kardeş şehir olmuşuz!
Değişim ve dönüşüm hızlı geldi…
Merinos Evlerinden sonra Atatürk’ün kurduğu Merinos Fabrikasını da yok ettiler. Lojmanları da dahil tüm şürekasıyla Merinos’un mekânsal izleri yeryüzünden silindi. Ayakta kalan bir okulumuz vardı Merinos İlkokulu o da gitti, yıktılar. Anılarımızın içini boşalttılar. Çocukluğumuzun masumiyetini yediler!
O da yetmiyormuş gibi, bahçelerinde salıncak kurup öğlen uykusu uyuduğumuz, sokak aralarında sek sek oynadığımız, kandillerde "ya mum ya para" deyip ip tuttuğumuz Merinos Evlerinin bulunduğu sokakları mültecilere verdiler! Asla şovenistlik değil bu!!! Elimizde kala kala sokak ve caddeler kalmıştı, artık oralar da bizim değil. Ya da biz oralarda değiliz!
Hayallerimizi de elimizden alamazlar ya deyip yazıp duruyoruz işte…
Acaba hâlâ su muhallebisi satılıyor mu oralarda? Cantıkçı camekânlı arabasıyla geçiyor mu yine? Pamuk şekerci, Şam tatlıcı, horoz şekerci, Sarıyer poğaçacısı “sıcak poğaçalar” diyor mu? Okul köşesindeki bakkalda Doğan Kardeş Dergisi ve boyalı yumurta satılıyor mu? Çocukluğumuzu gören var mı? Ya arkadaşlarımız, sevdiğimiz öğretmenlerimiz ki çoğu öte aleme çoktan göçtü. Allah rahmet eylesin…
Hayatta olan kaç kişi kaldık ki! Çocukluk anılarımızın üzerine düşen gölgelerle savaşmak çok yorucu, evet yorulduk galiba.