Mudanya Mudanya - Yaşam ve Kent Kültürü










3214 
90’ lı yılların Bursa’sında kadın olmak
        Yazılar


Nurdan ÇAKIR TEZGİN    
  Yayın Tarihi: 7.11.2022    

90’ lı yılların Bursa’sında kadın olmak

Burnumun direğini sızlatan hicaz makamı bir Zeki Müren şarkısı akıyor gönlüme. Nasıl olduysa birden Arap Şükrü Sokağı’nda buluyorum kendimi. Yıl 1993 olmalı. Rahmetli paşamız Zeki Müren’imizin dizeleri alıp nerelere götürüyor. Gelmez onun gibi bir sanatçı. Ruhu şad olsun.

Anlatılmaz bin dert ile geçiyor çileli ömrüm
Bir vefâsız kederinden eriyor garip gönlüm
Şu simsiyah geceler mi acep ben mi öksüzüm


Balıkçı Reşat’ın önünden, çiçek satıcılarına gülümseyerek sanki bir başka dünyaya girer gibi topluca giriyoruz o meşhur sokağa arkadaşlarımızla… Güzelim Havra sokağının şenlikli kokuları içinde Arap Şükrü meyhanesine yerleşiyoruz. Bizim grup hep üst katı tercih ederdi çünkü öyle kalabalık olurduk ki bütün ikinci katı kapatırdık.
Gelsin mezeler, ara sıcaklar, hiç de pahalı olmayan mevsim balıkları ve saz fasıl heyetiyle ağırdan demlenmeler… Bazılarımız içki de içmez meyve suyuyla eşlik ederlerdi, maksadımız eğlenip birlikte olmaktı. Musikinin en incesinden en hüzünlüsünden devam eden, sonunda eller havaya kalktığı anın verdiği neşeyle uzayan gecelerimizin mimarlarıydık… Geceler hiç kısa değildi o vakitler! Gülme de dur şimdi. Eh gençlik vardı serde, ne uyku ne yorgunluk! Bütün gün işte çalışmışsındır ama arkadaş grubumuzdan biri yer ayırtıyorum kimler geliyor dedi mi, eksiksiz ictimaya yetişen neferlere benzerdik.

Akşam saatleriyle başlayan Cumartesi gecesi, hızını alamayan coşkularımızla çoğu zaman o devrin disko barlarında devam ederdi. Aramızda pek az erkek olurdu onlar da evli arkadaşlarımızdı, kadınların çoğunlukta olduğu bir gruptuk. Gece yarısı sokakta olmanın özgürlüğünü yaşadığımız yıllardı. Diskodan sonra da sabahçı çorbacılarında alırdık soluğu. Eski garajın oradaki Divan Lokantasının gece çorbalarını nasıl unuturuz…

Mevsim kış ise o sıcacık çorbalar nasıl da ısıtırdı ruhlarımızı. Keyifli, güvenli, iki ayağı üzerinde duran güçlü kadınlardık. Çalışmayı da bilirdik eğlenmeyi de. Özgürlüğümüz önemliydi. Ne o çorbaların kokusunu unuttum ne de Arap Şükrü Sokağı’nın o içe işleyen, yaşam muştulayan kokusunu. Ve sesleri de tabi, hicaz makamının teline tutunmuş nice anıya kadeh kaldıran insanların o yaşanmışlıkları unutulur mu?

Bazen gözlüklerimize ilave mercekler taktığımız zamanlar olur. Çünkü yaşadığımız pek çok şeyi unutmuşuzdur. Sanırız ki o eski zamanların üzerine eklediğimiz yaşam süreci hep daha iyi daha güzele evrildi. Ne güzel bir kandırmacadır bu aslında!
O capcanlı gençlik günlerimiz sanki öylece muhafaza edilmiş de elimizi uzatsak şak diye oradayız! Yani öyle sanırız, inanmak isteriz. Kadınların gözünden ne çok anlatılacak yaşanmışlık var. Bursa tüm muhafazakârlığına rağmen seksenli ve doksanlı yıllarda kadınların rahat yaşadığı bir kent idi… İyi ki o günleri yaşadık.

Hafta arası akşamlarda genellikle tiyatro ve konserlere giderdik. Sinemalardaki filmleri tercih etmezdik zira Türk sinemasının kan kaybettiği bir dönemdi. Ama Bursa’nın kültür sanat yaşamı oldukça yoğundu. Bursa Devlet Güzel Sanatlar Galerisi ve Tayyare Kültür Merkezi’ndeki hiçbir yeni sergiyi kaçırmaz iş çıkışı mutlaka uğrar sonrasında konser ya da tiyatroya giderdik. Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’nun ağzı dili olsa da konuşsa! Matine çıkışı gece Heykel önünde şakalaşarak yürümek, otobüs ya da dolmuş beklemek bile apayrı güzelliklerdi. Şimdiki gibi arabalarımızı her gün kullanmazdık tasarruf diye bir şey vardı. Benzin tasarrufuyla konser bileti alır ruhumuzu beslerdik. Milenyum öncesinin Bursa’sında yaşamış olmanın güzelliklerini anmak bile ne hoş.

İnsan olarak arkanı kollamadan korkusuzca yürüyebilmek her kadının hakkı olmalı. Sokaklar, ormanlar, geceler ve gündüzler hepimizin. Bu dünya hepimizin canlar.

Sevgiyle, bitmeyen umutla…



Nurdan ÇAKIR TEZGİN

www.ascifok.com







   900   



  .:: Yazılar


       

* Yazıların sorumluluğu yazarına aittir.
* Yasal Uyarı


© Mart 2009, MudanyaMudanya.com