Mudanya Mudanya - Yaşam ve Kent Kültürü










3072 
Börek kokulu sabahlar
        Yazilar


Turgay TEZGIN    
  Yayın Tarihi: 6.8.2009    

Börek kokulu sabahlar

Vücudunu yay gibi gererek oltasını hızlı bir şekilde fırlattı ve otuz kırk metre uzakta denizle buluşmasını sağladı. Kendince başarılı bir atış yapmanın verdiği gururla kasketini düzeltirken bizlere doğru gizli bakışlar atmayı ihmal etmedi.

Sabahın bu ilk dakikalarında sahil kenarında beş altı kişi kadardık, hepimiz sabahın güzelliğini yalnız yaşamak istercesine ayrı banklara oturmuş, dalgalı denizi ve ufuktaki karşı sahili seyre dalmıştık. Balık tutmaya çalışan altmış yaşlarındaki bu küçük kasaba aşığını da farkında olmadan sanırım izliyorduk.

Sabahın en güzel kokusu elbette denizin kokusuydu ama, bir de arka sokaktan hafiften yalamaya başlayan sıcacık börek kokusu yok mu.

Komşum Ahmet Kaptan da geldi, uzaktan başı ile selam vererek bir banka oturdu. Elindeki poşetten poğaçasını çıkardı ve olabildiğince bizden gizlemeye çalışarak yemeye koyuldu. Poğaçanın kokusunu almış olacaklar ki önüne birkaç güvercin gelip dolaşmaya başladılar.

Sokağın köşesindeki börekçiden yayılan koku denizin kokusunu bastırmaya başladığında dayanamadım, yerimden kalkıp etrafımdakilere iyi günler dileyerek sürekli gittiğim caminin karşı köşesindeki börekçiye girdim.

Kaldırımı ve yolu süpürmüşler, hortumla suluyorlardı. İnsana huzur veren belki de sadece bana öyle gelen hoş nemli bir serinlik yayılıyordu.

Kıymalı böreğimi yerken evdekilere de götürmeliyim diye düşündüm. Fatma hanıma yarım kilo kıymalı ve peynirli börek siparişi verdim.

Elimde börek poşeti, meydana yakın bakkala gittim, günlük gazeteler gelmiş, Hasan bey ve adını hala öğrenemediğim eşi gazeteleri tasnifleyip raflara yerleştiriyorlardı.

Devlet Hastanesi’nin yanından sahile iniverdim. Güvercinleri havalandırarak aralarından geçtim. Çocuk bahçesinde bir anne çocuğunu salıncakta sallıyordu. Sabahın bu saatinde? Yok, yorum yapmaya çalışmayacağım, mutlaka kendilerince haklı bir nedenleri vardır.

Belediyenin yanındaki tuhafiyeci Remzi dükkanı açmış, temizlik yapıyordu. Belediyenin yolları süpüren kamyonu park etmiş araçlara zarar vermeden kaldırım kenarlarına da ulaşmaya çalışarak yolu temizlemeye çabalıyordu. Şoförü İsmail ile selamlaştık. Hafize hanımın oğlu, o bile kırklı yaşlara ulaşmış, doğduğu günü ne kadar da net hatırlıyorum.

Kaptanın yeri her zamanki gibi yine kalabalık. Ben hala alışamadım böylesi geniş alanlarda oturup çay içmeye. Bizim kahvelerimiz küçüktü, mahallemizden insanların buluşma yeriydi. Hepimiz birbirimizi tanırdık. Ne zevkli pastıra, dama, tavla oynardık. Sahi ya, kaç yıl oldu oynamayalı…

Neyse zaman değişiyor, her şey değişiyor, biz de değişiyoruz.

Mütareke anıtının yanından beyaz Barış Güvercin’ine her geçişimde yaptığım gibi selam veren bakış atarak Kültür Merkezi’ne doğru döndüm. Ana yolu geçip evin sokağına girdim.

Kimi viran, neredeyse yıkılacak gibi, kimi bizimki gibi eh işte oturulabilecek sağlamlıkta, ama bir de restore edilenler var, o kadar güzeller ki… Ev iyice eskimeden bizim oğlan da restore ettirebilse…

Evdekiler daha uyanmamışlardı, pencere kenarındaki divana oturup, bir taraftan denize de göz atarak gazetelerimi okumaya başladım.


Turgay TEZGIN









   2190   



  .:: Yazılar


       

* Yazıların sorumluluğu yazarına aittir.
* Yasal Uyarı


© Mart 2009, MudanyaMudanya.com