Dünyada kendi kurallarını kendinin yarattığı nadir trafiklerden biri ülkemizde bulunuyor. (Bir de Mısır örneği var sanırım...)
Kendine özgü düzensizlik ve kuralsızlıktan, ortaya şıkır şıkır işleyen, kurallara riayet edelim diyen saftiriklerin bozduğu bir sistem oluşmuştur.
Göstermelik birtakım sınavlar sonucu, hatta kel, kör,sağır, topal dahi olsanız ehliyet alabilirsiniz.Tabi hiçbir çaba gerektirmeden (Biraz direksiyon sallama, biraz kitabi bilgiler eşliğinde) sokağa salındığınız için, elinizde ehliyet kalakalırsınız. Ve tabi direksiyon başına geçtiğinizde karabasanlar basar. Bundan sonra iki yol vardır. Ya tekrar para verip özel şehiriçi kullanım dersleri alırsınız ya da Ya Allah Bismillah deyip bodozlamadan trafiğin göbeğine dalarsınız. Bunun doğal sonucu, birtakım kazalar ve trafiği katletmek olarak zuhur eder.
Kaza yapmak ve trafiği katletmek için yeni ehliyet almış olmak gerekmiyor, bayan olmanız da aynı sonucu doğuruyor maalesef... İyi bir bayan sürücü olarak derim ki, nerede bir trafik tıkanıklığı, aksaması, bozulması varsa, orada hemcinslerimden biri mutlaka vardır. Ya en sol şeritte kağnı hızıyla ilerleyip trafiğin akışını bozar, ya en soldan en sağa direksiyonu aniden kırar, trafik ışığında mutlaka arabayı stop ettirir vs... Örnekler uzar gider. Bu da hiç şaşmaz Türk Trafik kurallardan biridir. Erkek sürücülerin kızdığı kadar da vardır. Köşe yazarlarımızdan bazıları ''bayanlar trafikten men edilsin'' fetvasını bile vermişlerdir.
Bir de Türklere özgü trafik ışıkları vardır. Yeşil geç, sarı hızlı geç, kırmızı en hızlı geç şeklindedir. Sakın ola ki sarı da durmayın, duracaksanız da arkadan gelen var mı diye kontrol edin ki, gecikmiş yeşil hakkına mağdur olmayın. Bu hakka sahip olanlar daha da hızlanarak geldikleri için, ya çarparlar, ya da kazık fren durabilirlerse, sarı da durduğunuz için küfürü de siz yersiniz.
Sağa ve sola dönüşlerde kesinlikle dönülecek tarafa yanaşılmaz, en uzakta ki şeritten diğer arabaların önüne kırmak suretiyle dönmek caizdir. Yayalara yol vermek en ayıp sayılan hareketlerdendir. Hatta yayanın üstüne üstüne gitmek fevkalade şık bir harekettir. Motosikletler de keza öyle, onlarda görünmez ve adamdan sayılmaz vaziyettedir. Hatta sıkışık trafikte yanınızdan vın diye geçerlerse acayip gıcık kaparsınız.Ama sonra arabayı üstlerine sürerek, intikamınızı feci şekilde alabilirsiniz.
Sinyal lambaları araçlar için boşuna masraf edilmiş parçalardır. Kullanılmalarına hiç gerek yoktur. Çünkü önünüzde giden aracın ne zaman ve nereye döneceğini hissi vuku kabilinden bilmeniz kendi menfaatiniz yararınadır. İlle de kullanılacaklarsa ''döneceğim, döneceğim '' şeklinde değil ''döndüm, döndüm'' şeklinde çakılmalıdır.
Kask takmak, emniyet kemeri takmak son derece lüzumsuz ve sıkıcı bir eylemdir. Zaten bize bişey olmaz ki.
Haklı bile olsanız solladığınız arabadaki şoförü el kol işaretleriyle ikaz etmeyiniz. Bu hareket size bilmukabele el hareketleri, arabanızın sıkıştırılması ve bazen de bir kurşun olarak geri dönebilir.
Ticari araç sürücüleri; A-Taksiciler B-Minibüsçüler C-Kamyoncular D-Tır şoförleri diye kendi aralarında ayrılırlar. Bunlar nev-i şahsına münhasır kimlikler olup ayrı bir yazı konusudur.
Hiç kimseye yol vermemek en önemli ana ilkelerden biridir. Sakin sakin giden arabayı sollamak, uyuyan aslanı uyandırmak olur ki bu hareketi de önermiyoruz. Size yanlış yapana sakın sol elinizi yukarı doğru sallayarak ''ne yapıyorsun?'' işareti yapmayınız. Ve eğer trafik ışıkların da sarı yanar yanmaz kalkmazsanız kornaların gazabına uğrarsınız. Bunlar ve daha bir sürü ''TÜRK TRAFİK KURALLARI'', yazılı olmayan ama uyulması ve bilinmesi mutlak surette gerekli, hatta hayati öneme sahip kurallardır.
Çünkü millet olarak genlerimizdeki sabır, hoşgörü, vicdan, terbiye, saygı, mütevazilik, iyi insan olma vs... vasfımızı kaybettik. Hükümsüzdür...
Not: Önerimiz yurtdışındaki gibi 2-3 yılda bir ehliyetin ve bilgilerin tazelenmesi, cezaların ve yaptırımların daha da arttırılması, kontrollerin ve mobese kamera sistemlerinin çoğaltılması vs..
Ve en önemlisi ''EĞİTİM ŞART''