Suna-İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi 20. Yüzyılın büyük ressamlarından Marc Chagall'ı 23 Ekim-24 Ocak 2010 tarihlerinde konuk ediyor.
Bienalden ve Sarkis Sergisinde umduğunu bulamayan bizler bir gün önce açılmış olan Chagall sergisinde aldık soluğu. Dertlerimize derman, yaralarımıza merhem oldu, gözümüz gönlümüz açıldı.
Marc Chagall (1887-1985) çağdaşları arasında gerçekten en önemli ve üretken ressamlardan biri.
Pera Müzesinin 3.4. ve 5. katlarında yer alan serginin küratörlüğünü
Meira Perry-Lehmann yapmış.
Sergi başlığı ''Chagall: Yaşam ve Aşk''.
Asıl adı Moşe Segal. 1887 yılında Rusya'nın Vitebsk şehrinde doğmuş bir Rus yahudisi. Dokuz çocuğun en büyüğü. Rusya'dan İstanbul'a gelerek birkaç yıl adalarda da yaşamış. 1937'de Fransız vatandaşlığına geçmiş. 1941'de Amerika'ya gitmiş.
Sergide ilk eşi Bella ile aşklarını konu alan desenleri, Kutsal Kitap ile ilişkileri, La Fontaine Masalları ve Gogol'un ''Ölü Canlar''ı gibi kitapların desen çalışmaları var. Özellikle Bella'ya olan sevgisi eserlerinde çok bariz. 1944 yılında bir enfeksiyon sonucu onu kaybedince uzunca bir süre bocalamış.
Eserlerinde iyimserlik, yaşama sevinci ve hayal dünyası o kadar ön plandaki insan izlerken kendini kaptırıp gidiyor. Yüzüne bir tebessüm oturuyor. Uçan insanlar, rengarenk hayvanlar, yahudi gelenekleri, sevgili ve aşk temaları sizi sarıp sarmalıyor, işte sanat böyle bir şey olmalı dedirtiyor.
Sergide sanatçının Kudüs İsrail Müzesi'nin zengin koleksiyonundan biraraya getirilen 160 baskı, desen ve resim var. Çeşitli sanat ve dini kuruluşlara yaptığı vitray çalışmaları da son derece dikkate değer. Dönemin sanatçılarında Picasso, Breton, Matisse, Mondrian vs. ile de teşviki mesaileri olmuş.
Küratörün söylediği gibi ''Marc Chagall asla ''acı çeken sanatçı'' olmamıştır. Uzun yaşamının sonuna dek iyimserliğini ve yaşama sevincini
korumuştur''.
98 yıl yaşamış ve bu zalim-acımasız dünyaya binlerce eser kazandırmış(Ayrıca yaşamı hiç de kolay olmamış), sanat tarihine altın harflerle yazılmış bu dev sanatçıya şükranlarımızı sunuyoruz.
Sergiyi Türk sanatseverlerle buluşturan ve emeği geçen herkese ayrıca teşekkürü bir borç bilir, ülkemin güzel insanlarına da şiddetle tavsiye ederiz.
Yerküre böyle insanlar var oldukça ve çoğaldıkça umudunu asla yitirmeyecek, her zaman daha güzel bir yer olacaktır ve olmalıdır da...
