Ruhunuzda esmeye başlayan bir rüzgar çağırdığında mavi denizlere, tarihi ve doğal güzelliklerle örülü şirin sahil kasabası Mudanya düşüverince aklınıza, Bursa’dan 25 kilometrelik bir kara yoluyla, yok İstanbul’daysanız 75 dakikalık bir deniz yolculuğu ile ulaşıverirsiniz Mudanya’ya. Sahilde deniz kenarında martıları yada güvercinleri izlerken bütün yorgunluklarınız ve sıkıntılarınızdan uzaklaşmış olarak çayınızı yudumlayabilirsiniz.
Mudanya’da çok kaliteli balık lokantalarında yemeğinizi yiyebilir, eğlence yerlerinde de eğlenebilirsiniz.
Seyir Tepesi’nden tüm körfezi izleyebilirsiniz.
Mudanya’dan yola çıkarak 7 km. sonra Kumyaka, eski adı ile Siye köyüne, oradan da 4 km. sonraki Zeytinbağı’na, çok bilinen adıyla Trilye’ye ulaşarak tarihi ve doğal güzellikleri ile sizi çekiverecek iki çok şirin sahil kasabasının tarihi dokusu, havası ve sıcak kanlı insanları ve de denizi ile huzurlu anlar yaşayabilirsiniz. Ve özel bir lezzet olan Trilye zeytini ve zeytinyağını buradan temin edebilirsiniz.
Bunların dışında aşağıdaki tarihi yapıları ve doğal güzellikleri de görmeden Mudanya’dan ayrılmayın.
Mudanya Evleri
İtalyan bir mühendis olan Piçiretu tarafından planlanan ve nereden bakarsanız denizi gördüğünüz eski adı Giritli Mahallesi, yeni adı Halitpaşa Mahallesi olan Osmanlı mimarisinin çok güzel örneklerinin yer aldığı ve son zamanlarda artan bir hızla restorasyonları yapılmaya başlanan Mudanya Evleri mutlaka görülmesi gereken tarihi miraslardır.
Tahir Paşa Konağı
Mudanya'da Osmanlı döneminden kalan pek çok cami ve sivil mimarlık örneği bulunuyor. Tahir Paşa Konağı, burada bulunan 196 tarihi yapıdan biri. 18. yy konaklarının en güzel örneği olan iki katlı konak, planı çok değişiklik geçirdiği için orijinal halini kaybetmiş. 1985 yılında restore edilmiş; vitrayları, bitki ve geometrik tavan süslemeleri, kalem işleri ender örnekler arasındadır. Şükrüçavuş mahallesindedir. Halen alt katında İlçe Halk Kütüphanesi hizmet vermektedir.
Mudanya Mütareke Evi Müzesi
11 Ekim 1922 tarihinde TBMM hükümeti ile ihtilaf devletleri arasında Türk-Yunan savaşına son veren ateşkes anlaşmasının Mudanya sahil yolu üzerinde yer alan 19. yüzyıl başlarına ait Art Nouveo yalısı 1937 yılından beri müze olarak kullanılmaktadır.
Müzede Kurtuluş Savaşı ve mütarekeye ait çeşitli belge ve malzemeler ile döneme ait eşyalar sergilenmektedir.
Montania Hotel
Mudanya’da tren yok ama, gar binası var. Mudanya demiryolu hattı yıllar önce sökülmüş, gar binası da restore edilerek çok güzel bir otele dönüştürülmüş.
Hasanbey Camii
1652 Yılında yapılmış olup, Hasanbey mahallesindedir. Tavanı, minberi, pencere kenarları, ağaç oymaları ile süslemeler Osmanlı devri süslemeleri hakkında bilgi vermektedir.
H.Apostoloi Kilisesi (Aydınpınar Köyü Kilisesi )
Mudanya’nın Aydınpınar Köyü’nde bulunan bu kilisenin giriş kapısı üzerindeki kitabesinde 1901 tarihi bulunmaktadır. B.I.Kandis bu kilisenin 1846-1870 yıllarında Bursa Metropoliti olan Konstantios zamanında yapıldığını belirtmiştir. Kitabe üzerindeki 1901 tarihinin de onarımla ilgili olduğu sanılmaktadır.
Kilise 1922’den sonra camiye çevrilmiş, batı cephesindeki çan kulesi de minare olarak kullanılmıştır. Daha sonra yıkılan kulenin yerine bugünkü minare eklenmiştir. 1980 yılına kadar cami olarak kullanılan kilise daha sonra terk edilmiştir.
Camiye çevrildikten sonra da güney duvarının eksenine mihrap eklenmiştir. Bu yapı ahşap süslemeleri ile dikkat çekmektedir. Naosdaki sütunlar içeriden taş, dışarıdan ahşap kaplamalıdır. Galeri korkuluklarında, ambonda oyma tekniğinde bezemeler görülmektedir. Yapı kesme taş ve tuğladan yapılmıştır.
Dereköy Kilisesi
Mudanya Dereköyü’nde bulunan bu kilisenin ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber, büyük olasılıkla XIX.yüzyılda Rumlar tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır.
Kilisenin alçı ve ahşap süslemeleri başlıca özelliğidir. Naosun kuzey ve güney duvarlarındaki pencereler üzerinde yuvarlak madalyonlar içerisinde alçıdan kerubim melekleri tasvir edilmiştir. Ayrıca ahşap ikonastasis kakma ve kabartma tekniği ile süslenmiştir. Kilisenin içerisi vazolardan çıkan güller, stilize çiçek motifleri ile bezelidir.
Mudanya Kilisesi
Mudanya’daki bu kilisenin pencerelerinden birisi üzerindeki 1834 tarihli kitabeden Anastasios oğlu Iordanes’in kiliseye işlenmiş bir taş bağışladığı öğrenilmektedir. Bu kitabede, Iordanes dindarlığından ötürü bu kilisenin cephesindeki bütün işlenmiş taşları Palaikhorio’daki zeytinliğinden getirerek bağışladığı yazılıdır.
Yapının üzeri çatı ile örtülü olup, beden duvarları kesme taştan, kapı lento ve söveleri de mermerden yapılmıştır.
Rumların buradan ayrılmasından sonra kilise terk edilmiş ve bir süre sinema olarak kullanılmıştır.
Kumyaka (Siği-Siye)
Eski bir Rum köyü olan Kumyaka, Mudanya ile Tirilye arasındaki minik bir koyda şirin bir sahil köyüdür. Hristiyanlık açısından önemli yerlerden olan Kumyaka’nın ortasında H.Taxiarchoi Kilisesi bulunur. Kumyaka, çarşaf böreği ve cevizli lokumu ile de günümüzde oldukça meşhurdur.
H.Taxiarchoi Kilisesi (Kumyaka Kilisesi)
Kilisede farklı dönemlere ait kitabeler bulunmaktadır. Bu kitabelerde kilisenin Constantinus Porphyrogenetos döneminde yapıldığı belirtilmiştir. Büyük olasılıkla bu bir onarım kitabesidir. Sultan II.Mahmut döneminde Bursa Başpikoposu Paneretos kiliseyi ikinci kez onarmıştır. Kilisenin girişi üzerindeki dört satırlık kitabede ise 1862 tarihi yazılıdır. Ancak, kilisedeki monogramlar Eusebios ismini vermektedir. Eusebios’un kişiliği, yazı şekli ve monogram tipleri de bunların VIII.-IX.yüzyıla ait olduğunu belirtir.
Kilisenin beden duvarları taş ve tuğladan düzensiz bir biçimde örülmüş, yer yer de devşirme parçalar kullanılmıştır.
Zeytinbağı (Tirilye)
Trilye'nin tarihi ile ilgili bilgiler azdır. Bu bölgede arkeolojik çalışma yapılmamış olması çoğu bilginin rivayetlerden elde edilebiliyor olmasını getirmiştir.
Osmanlılar tarafından olasılıkla Mudanya’nın fethi ve Mirzaoba, Kaymakoba gibi Türkmen köylerinin kuruluşu evresinde (1321-1330 arasında) ele geçirilmiştir. Fethinden sonra da Rumların çoğunluk olarak yaşadıkları bir yerleşim olma özelliğini korumuştur.
Beyazıt II (1481–1512 ) döneminde İstanbul’dan 30 hane Türk’ün getirilerek yerleştirildiği ve eski kayıtlarda Kitai’nin iskelesi olarak anılmakta olan Tirilye, Osmanlı döneminde Rumların büyük çoğunlukla yaşadıkları zengin bir yerleşim yeriydi.
Özellikle zeytin ve zeytinyağı dünyaca tanınmıştı. İpekböcekçiliği ve Şarap üretimi ile balıkçılıkta önemli uğraşlar arasında geliyordu.
1324 H.(1906) tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi’nde ise şöyle tanıtılmaktadır:
“Tirilye bucağı, Mudanya ilçesinin batısında ve Marmara Denizi kıyısındadır. Hoş bir havası vardır. Kasabada bir Cami-i şerif, bir İslam ve iki Hristiyan ilkokulu, yedi kilise ile eski eser niteliğinde üç manastır vardır. Kemerli denen kilisenin iç bölmelerinde bazı eski eserler bulunmaktadır. Başlıca üretimi zeytin, koza ve ev içi imalat sanayinden olarak çeşitli oda dokumalarından oluşmaktadır. Zeytin ürünü Doğu Rumeli ve Karadeniz kıyıları ile İskenderiye dolaylarına gönderilmektedir.”
Kurtuluş Savaşı sonrasında beldenin Rum halkından bir bölümü kendiliğinden, bir bölümü de Lozan’da varılan “Mübadele Anlaşması” gereğince Yunanistan’a göç etmiş. Onların yerine Selanik ve Girit’ten gelen Müslüman-Türk göçmenler yerleştirilmiştir. Ayrıca Selanik, Usturumca, Dedeağaç, Serez, Tikveş ve Karacaovalı göçmenler de bölgeye gelmiştir.
1963’te Tirilye adı kaldırılarak yerine Zeytinbağı adı verilmiştir.
Zeytinbağı, bugün eski Rum mimarisine ait yapılarıyla büyük ölçüde korunmuştur. Sahip olduğu kültürel mirasa elden geldiğince sahip çıkan Zeytinbağı halkının günümüzde en önemli geçim kaynağı zeytincilik ve balıkçılıktır.
Trilye Evleri
Evler; ahşap ve kerpiç olarak genellikle üç katlı ve eğimden yararlanılarak yapılmışlardır.
Bizans-Rum mimarisini yansıtan evlerin giriş katları, yaz aylarında serin olan ve oturulabilen asıl işlevi ise, zeytin mahzeni ve ocaklık olan taşlık, ikinci katlar ise alçak tavanlı ipek böceği üretimi için kullanılan ara kattır. Üst kat evin oturma alanı olan en yüksek tavanlı, ince uzun pencereli bölümüdür.
Kemerli Kilise
1676’da Dr.J.Covel tarafından hazırlanan el yazması bir belgede, kilisenin Panagia Pantobasilissa’ya (Bakire Meryem) adandığı belirtilmektedir. İlk yapı, duvar tekniği ve başka özellikleri göz önünde bulundurularak XIII. yüzyıl sonlarında yapıldığı kabul edilmektedir.
İlk tabaka freskolar’ı XIV. yüzyıl başlarına, ikinci tabaka freskolar ise XVIII. yüzyıla (1723) tarihlendirilir.
Tarihte duvarlarına ilk kez resim yapılan kilise olarak kabul edilen "Kemerli Kilise" Trilye'de bulunmaktadır
Dündar Evi
Eski bir kilise binası olan Dündar Evi, Rumların bölgeyi terk etmesinin ardından özel mülkiyetin olmuştur. Bugün halen konut olarak kiralanan bu eski kilisenin içinde 3 aile oturmaktadır. Ana giriş, kemerli taş bir kapıdandır. Giriş bölümü 3 katlıdır.
Giriş katında pencereler küçük ve karedir. İkinci katta pencereler daha büyüktür ve dikdörtgendir. Üçüncü katta ise pencere üstleri kemerle tamamlanır.
Taş Mektep
Taş Mektep- 1909 yılında yapılmıştır. Kıbrıs Eski Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios’un bu okulda eğitim aldığı ifade edilmektedir. Döneminin batı mimarisini yansıtan Neo-klasik tarzda bir yapıdır.
İskele caddesinin batısındaki tepede bulunan yapının üzerindeki bir taş oymadaki yazıda “M. MYPIDHS APXITEKTWN 1909” ifadesinden mimarı ve yapım yılı anlaşılabilir. Bu okulun müdürü, sonradan İzmir Metropoliteni olan Chrisostomos’tur. Bu bina 1924 tarihinde şehit, öksüz, yetim çocukların okudukları Darel Eytam Okulu olarak Kazım Karabekir Paşa tarafından açılmıştır.
Fatih Camii
Eski ismi Aya Tadori olan ve kapısında Hicri 968, Miladi 1560 yazılı olan kilise, sonradan Fatih Camii olarak değiştirilerek kullanıma açılmıştır. Girişinde Bizans sütun başlıklarına sahip yapının 19 metre yüksekliğinde kubbesi bulunmaktadır.
Camiye 4 adet başlıkları madenden yapılmış motiflerle süslü sütunların taşıdığı ahşap beşik bir çatı ile kapalı bir revaktan girilir. Kilise olarak yapılan binada, mevcut mihrabın üzeri yarım kubbe ile örtülüdür. Çift kademeli kasnağa oturan konik kubbe hakim elemandır.
Kapanca Limanı
Tirilye’de Roma döneminden kalan Kapanca bölgesindeki antik liman her tarih döneminde en önemli kıyı ulaşımının stratejik odak noktası olmuştur.
Tarihsel kaynaklarda 9. yüzyıldan 14. yüzyıl başlarına dek Tirilye ve çevresinin ne durumda olduğuna ilişkin fazla bilgi yoktur. Ancak 1261 yılındaki Nimpheaum Anlaşması ile Mikhael Palaiologos tarafından Cenevizlilere Marmara sahillerinde ticaret garantisi verilmesiyle Cenevizlilerin Appolonia Gölü kuzeyinden elde edilen tuz madeni ihracında Tirilye ve Apomeia (Mudanya) limanlarını kullandıkları belirlendiğinden, bu tarihlerde Tirilye’nin önemli bir liman kenti olduğu varsayılır. Burası ayrıca, bereketli topraklarından elde edilen ürünleri Bizans İmparatorluğu’nun merkezi İstanbul’a aktaran, kendi ticareti açısından da işlevsel önemi büyük olan bir liman kentidir.
Yemekhane
Eski bir kilise binasıdır. Tüm diğer kiliselerde olduğu gibi üç dikey sıradan oluşur. Dikey sıralar birbirlerinden sütunlar ile ayrılırlar. Kilisenin apsisi yıkılmış ve buradan binaya giriş verilmiştir. Girişin üstü yanlara göre daha yüksektir.
Yemekhane binası Ekim 1923 tarihinde Taş Mektep’te açılan Darü’l -eytam adlı fakir ve kimsesiz çocukların okuduğu okulun sanat bölümünün (marangozhane, demirci vb.) atölye binası olarak kullanıldı. Yatılı bölge okulu olan Darü’l -eytamda okuyan 400 öğrenci okul yemekhanesinin çok küçük olması nedeniyle yemeklerini üç posta halinde sırayla yediklerinden okula tayin olan yeni müdür yemekhane binasındaki atölyeleri Dündar Evi olarak bilinen eski kiliseye taşıtmış ve yemekhane binası bu tarihten sonra 400 öğrencinin rahatlıkla yemek yediği okulun yemekhanesi olarak 1927 yılının Eylül ayından okul kapanıncaya kadar kullanılmıştır.