Bazen kötü bir gün geçirirsiniz, hiçbir şey yolunda gitmez. Murphy'nin Kanunları'ndaki gibi bütün olasılıklar hep aleyhinize işler.
Tam da günün gidişatını kabullenip, düzelmesinden umut kestiğiniz anda bir müzik parçası sizi kanatlandırıp gökkuşağının üzerine çıkarır, bütün çirkinlikler, bıkkınlıklar, umutsuzluklar, çaresizlikler ardınızda kalmıştır veya umursamazsınız.
İpeksi bir ses kulaklarınızdan kalbinize, oradan beyninizin en ücra köşelerine ulaşır, bütün birikmiş kurumları temizler atar bir süreliğine.
Yaşadığımız şu günlerde her şey üstünüze üstünüze gelmiyor mu? Herkeste bir umarsızlık, bir karamsarlık, kimse kimseyi arayıp sormaz oldu, sanki insanlar kendi kabuklarına daha bir çekildi.
Gündem maddelerimiz felaketler, ekonomik problemler, yaşamlar arasındaki uçurumlar, ne kadar saçma sapan dediğimiz trajikomik durumlar vs... Bazen yeter artık diye bağırmak gelmiyor mu içinizden? İsyanlarımızı içimize gömdük, gözyaşlarımızı içimize akıtıyoruz gizlice.
Sevgili şairimiz Gülten Akın ne güzel söylemiş '' Ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya''. İnce şeyleri unutalı nice oldu!
İşte tam da bu sebeplerdendir ki bizi mutlu edecek şeylere meyil vermemiz. Bizi gökkuşağının üzerine taşıyacak şeylere ihtiyacımız var. Bu güzel bir şarkıda, bir filmde, bir sanat eserinde, dostlarla paylaşımda, iyilik yapmada, iyi insan olup, iyi enerjiler sunmada yatıyor olabilir. Bulup çıkartması size aittir, size özeldir.
Van Gogh ''Acı bir yaşam boyudur.'' demiş. Elbette her şey insana dair... Güzelleştirmek ise bizim elimizde. Çünkü bir arpa boyu yol gideceğiz, ama bunu nasıl yönlendireceğimiz kendimizle ilgili.
''Somewhere Over The Rainbow'' bana bu duygulanımları yaşattı, siz de kendinizinkini bulun...