Mudanya Mudanya - Yaşam ve Kent Kültürü










3049 
TAKİP
        Yazilar


Üzeyir Lokman ÇAYCI    
  Yayın Tarihi: 9.8.2010    

TAKİP


Rouen’da oturuyorlardı. Evleri ve bahçeleri bitişikti. Zaman zaman birbirleriyle balkonlarından selamlaşıyorlardı
Evlerine gelen bir muslukçu tarafından tecavüze uğrayan komşusu Brigitte’in çığlıkları hâlâ zihnindeydi. O günlerde korkudan ve telaştan adeta ağzı kilitlenmişti... Polise haber vermek, komşusuna yardım etmek gibi insanca bir tavır sergilemediği için o günden sonra devamlı kendini suçladı.
Sonradan Brigitte’in aynı kişi tarafından tehditle iki gün süreyle tecavüze uğradığını ve sapık adamın bir başka olay için tesadüfen sokağa giren polis aracının sirenlerinden korkarak kaçtığını Brigitte’den öğrendi.
Brigitte kendisine tecavüz eden adam tarafından uzun süre takip edildiğini, aslında tamirci olmadığını, içinde sadece bir tornavida olan bir alet çantasıyla evlerine geldiğini, lavabo, musluk gibi konularda probleminiz varsa giderebilirim, dediğini, bu şekilde içeriye girdiğini söyledi. Ana vanayı göstermek için içeriden evin zemin katına birlikte indiklerini, sonra aniden üzerine çullanarak bütün karşı koymalarına rağmen kendisine tecavüz ettiğini, sonra uyuşturucu ilaç içirerek uyuttuğunu, tecavüzünü iki gün sürdürdüğünü ona anlattı. Onun bunları Suzanne’a anlatırken dahi kendisini ölümün kucağında hisseder gibi bir şok yaşadığını farketti. Suzanne tecavüzün psikolojik etkisinin uzun yıllar süreceğini düşünüyordu.

O bir gün, kendisini affettirmek için komşusu Brigitte’in adına 3, 13, 23, 33, 43 ve 46 numaralarını işaretleyerek loto oynadı ve ona verdi. Brigitte televizyonda sonuçlar açıklanırken gözlerine inanamadı. Aynı numaralar kuponunda vardı. Oldukça yüklü para kazanmıştı.

Brigitte hamileydi. Tecavüzden sonra olacak çocuğunu önce aldırmayı düşündü. Suzanne buna şiddetle karşı çıktı : «Ona bu bir cinayettir... Sakın günahsız bir çocuğu katletmeye kalkışma» dedi.

Monika doğmuştu. Oldukça güzel ve zekiydi.
Suzanne bir tecavüz sonrası Brigitte’den doğan Monika’nın her anını hatıra defterine aktarıyordu.
Annesi ona küçük yaşlarından itibaren özel ilgi gösterdi. Uzun süre, okul sonrası onunla ücretli hizmetçi bayanlar, öğretmenler ve psikologlar ilgilendiler. Küçük yaşlarından itibaren yayınlarının yavanlığını ve kendisine hitap etmediklerini hissederek televizyonlara hiç ilgi göstermedi. Gösterilen ilgilerle annesinden oyuncak yerine kendisine kitap hediye etmesini isteyecek kadar bir olgunluğa erişmişti.

Sanattan edebiyata, felsefeden sosyolojiye kadar bir çok konuda aydınlanan Monika’nın, çeşitli dergi ve gazetelerde şiirleri, yazıları ve desenleri yayınlanıyordu. Hafta sonları Paris’te üyesi olduğu bir edebiyat kuruluşunda çeşitli toplantılara katılıyor ve orada değişik konularda konuşmalar yapıyordu.

Üniversiteye devam ettiği ilk yıllarda tanımadığı bir adam tarafından takip edildiğini hissetti. Kullandığı araç ve tavırlarıyla oldukça zengin olduğunu tahmin ettiği bu adam zaman zaman onu Rouen’a dönerken üç şeritli A13 otomobil yolunda aracıyla sıkıştırıyor, tacizi andıran tehlikeli zikzaklar yapıyordu. Monika önce sol üçüncü şerite, sonra aniden işaret vererek ikinci şeridi aşarak sağdaki ilk şeride geçiyordu. İlk çıkıştan da Poissy, Mantes la Ville veya Mantes la Jolie’ye giriyordu. Bir müddet normal yoldan devam ederek sonra Vernon yolu üzerinden tekrar geniş otomobil yoluna giriyordu. Bu tehlikeli oyun, uzun süre sürdü. Monika her seferinde nerede oturduğunu farkettirmeden izini kaybettirmeyi başardı.

Bir cumartesi günü, aynı şahsın kendisini Paris dönüşü takip edeceğini tahmin eden Monika bu işi sonlandırmak için iki aşamalı bir plan yaptı.
İlkinde, aracıyla Paris dönüşünde kendisini takip eden kişiye gülümseyerek el salladı. Orta şeritte aracının hızını iyice artırdı. Sonra aniden sağ şeride geçti. Orta şeritte kalan adam arkasındaki hızla gelen araçların yoğunluğundan sağ şeride geçemedi. Adeta yolda akan araçların önlerinde sürüklenip gidiyordu. Aksine Monika sağ ilk şeritte hızını iyice azaltmıştı. Arkasındaki araçlar onu sollayarak öne geçiyorlardı. Flin’den çıkarak normal yoldan yoluna devam etti.

Bir hafta sonra yine Cumartesi günü ikinci planını uygulamak için toplantı sonrası tuvalete girdi. Önce üzerinden fanilasını ve sutyenini çıkarttı. Sonra sadece gömleğini giyerek arabasına bindi. Tahmin ettiği gibi, dikiz aynasından son model arabasıyla aynı adam tarafından takip edildiğini gördü. Her zaman yaptığı gibi önce Nation çıkışından Paris çevre yoluna girdi. Bir müddet sonra Rouen istikametine gitmek için A13 otomobil yoluna girecek şekilde çevre yolundan çıkış yaptı. Adam onu sürekli takip ediyordu. Zaman zaman aracını ilk sağ şerite girerek orta şeritte bulunan Monika’nın aracının yanına getiriyor ve korku veren bakışlarıyla Monıka’yı izliyordu. A13’te ilerlerken Mantes la Jolie ve Vernon geride kalmıştı. Monika, adamın zikzaklar çizerek kendisine yaklaşmakta olduğunu hissetti. Üzerindeki pembe ve çiçekli gömleğinin düğmelerini sol eliyle birer birer çözdü. Bir eliyle direksiyonu sımsıkı tuttu. Önce sağ kolunu, sonra sol kolunu çıkararak, gömleğini sağındaki koltuğun üzerine bıraktı. Vücudu çırılçıplak açığa çıkmıştı. Aracına iyice yaklaşan adama gülümsedi. O bembeyaz vücudu ve göğüsleriyle çırılçıplak bir şekilde Monika’yı görür görmez gözlerine inanamadı. Adamın önce salyaları aktı. Derin derin nefes aldı. Bir anda takip ettiği bayanın kendisine pas verdiğini hissetti. Elleri ve ayakları titriyordu. Monika uzaktan o ne hissederse hissetsin, ona bütün vücudunu hareketlendirecek, kan dolaşımını hızlandıracak psikolojik bir darbeyi vurmuştu. Onu adeta kendinden geçirmişti. Aracının hızını zaman zaman artırdı. Gözleri iyice kararmıştı. Sonra dengesini kaybederek büyük bir gürültüyle sağdaki çinko engellere çarptı. Orayı da aşarak sağ taraftaki çukura doğru aracıyla yuvarlandı.
Monika hiçbir şey olmamış gibi orta şeritte yoluna devam ediyordu.
Otomobil yolu kaza sonrası mahşer yerine dönmüştü. Olayın şokunu taşıyan bir çok araç sahipleri, kontrollerini kaybettikleri için birbirine girdiler. Çok geçmeden ambulanslar, polis araçları olay yerine geldiler. Monika’yı takip eden adam ise ağır yaralı olarak bir ambulansla hastaneye kaldırıldı.

Monika’nın çıplak hali bir dakika bile sürmedi. Bir eliyle direksiyonu sımsıkı tuttu. O önce sağ elini kullanarak sonra sol elini kullanarak gömleğini giydi. Birer birer düğmelerini sol eliyle ilikledi.
Kendisini takip eden adam için kendi kendine : « Kanunlar ve hukuk ne zaman bizi savunacak? Bu yaratıklar ne zaman bizi insan yerine koyacaklar? Beni takip etme, rahatsız etme hakkını nereden alıyorlar bu mahlûklar? Ey sapık! Ey gözü dönmüş adam...Şimdiye kadar kim bilir kaç kişinin canını yaktın, kimlere tecavüz ettin? Sizin gibi haysiyetsiz insanlar bir saniyelik ihtirasları için acımadan küçük çocukları ve bayanları kaçırıyorlar, tecavüz ediyorlar... öldürüyorlar. Yani onları annelerinden ve babalarından koparıyorlar... Beni bugünden sonra bir daha rahatsız edemeyeceksin... Hiç kimseye zararın dokunamayacak... Sevgiyi, aşkı bilmeyen şeytan, sen kadınları kendi zevkleri için araç gibi görenlerden sadece birisin mi demeliyim yoksa, kendimi mi ya da eğitim sistemini mi sorgulayayım? » dedi.

Ertesi günü evlerinin yakınında bulunan bir gazete satıcısının önünden geçerken bir trafik kazası haberi dikkatini çekti. Çantasından para çıkardı. Gazetenin parasını ödedi. Evlerine geldiği zaman çalışma odasına girdi. Koltuğun üzerine sırtüstü uzanarak gazeteyi okumaya koyuldu. Bir gün önce A13 otomobil yolu üzerinde son model aracıyla aşırı sürat yapan ağır yaralı adamın yoğun bakımda öldüğü orada yazılıydı.

Monika kendi güzelliğine geri dönmüştü. Birkaç gün, yaşadığı olayın etkisini üzerinden atamadı... «Her bir kitap yeni bir hayat...» diyerek annesinin bir hafta önce kendisine hediye ettiği romanı okumaya koyuldu. Geleceğini şekillendirecek projelerine destek olacak notlarını da defterine kaydediyordu. Güneşin önüne geçen kara bulutlarla bir müddet sonra odasının penceresine yağmur damlaları dokunmaya başlamıştı ki annesinin sesini duyarak salona çıktı.
Annesi : Bak Monika, “Octogone Dergisi” senin adına özel bir sayı hazırlamış... Bir ifaden dikkatimi çekti : «Ahlâk kalesi yıkık olanların taşkınlığını ancak ölüm bastırır...» Ne kadar anlamlı bir söz... Kutluyorum seni!, dedi.
Geçmişi unutturacak yeni bir dönemde o « Yarın güneş benim için doğacak...» isimli bir roman yazmak istediğini annesine duyurdu.
Masasının üzerinde bir gazete, 13. sayfasına kadar okuduğu roman, kalem ve not defteri vardı.
Suzanne ise sokağa açılan penceresinden bir çok kez Monika’nın evlerine girişlerini izleyerek gözyaşlarını tutamıyordu : «O günler, zor günlerdi» diyordu kendi kendine.

Paris, 08.08.2010


Üzeyir Lokman ÇAYCI









   2181   



  .:: Yazılar


       

* Yazıların sorumluluğu yazarına aittir.
* Yasal Uyarı


© Mart 2009, MudanyaMudanya.com