Mudanya Mudanya - Yaşam ve Kent Kültürü










3114 
Aynalı Köşkün Muhtarı
        Yazilar


Üzeyir Lokman ÇAYCI    
  Yayın Tarihi: 10.10.2010    

Aynalı Köşkün Muhtarı

Sekreteri Armut Hanım, toplumu etkileyecek güzelliğiyle, eline megafonunu alarak, Sap Köyü’nün dört avratlı muhtarı Kalem’in Siyaset Meydanı’nda halka hitap edeceğini sokak sokak gezerek duyurdu : «Duyduk duymadık demeyin... Biricik muhtarımız Kalem yarın saat 14.00’de size hitap edecek... Önemle duyururuz!»

Halk meydanda toplanmıştı. 41 korumasıyla ve bando eşliğinde edâlı bir şekilde gelen Sap Köyü’nün muhtarı Kalem, köy meydanının ortasında bulunan musalla taşının üzerine çıktı ve konuşmaya başladı : «Değerli köylüler, kıymetli halkım, kadirşinas milletim… Havalar oldukça soğudu, kendinizi aman ha aman üşütmeyin! Üzerinize çul mu örteceksiniz, keçeden yapılan kepenek gibi elbiseler mi giyeceksiniz, ne varsa bunlarla koruyun kendinizi! Ne yazık ki köyümüzde hastane, sağlık ocağı, doktor, hemşire, hastabakıcı, ebe, eczane yok… Ev, köşk, villa yapacağız, diye ormanlarımızı da yaka yıka ağaçsız, odunsuz kaldık. Aman ha aman ısınacağız diye defterlerinizi kitaplarınızı da yakmayın… Çünkü ne okulumuz, ne dershanemiz ne de öğretmenimiz var? »

Bu konuşmasından sonra alkışlarla, ıslık sesleriyle «millet seninle gurur duyuyor…» nidalarıyla yer gök inledi.

Sonra kürsüsünden, kusurumu bağışlayın yanlış telaffuz ettim, musalla taşından indi. 41 korumasıyla ve bando takımıyla edâlı bir şekilde yüce makamına gitmek üzere meydandan ayrıldı.

Onun arkasından kimi : «Bizim muhtar az konuşur, öz konuşur…» dedi. Kimi de : Bak bizi nasıl düşünüyor ? Helâl olsun sana ! Yüce muhtarımızın konuştuğu her sözde nice nice hikmetler vardır ? Her kelimesinde ince ve derin sırlar gizlidir, yaşa muhtarım sen çok yaşa !» diye tezahüratlarda bulundular.

Ortalık ısınmıştı. Aldığı talimat üzerine sekreteri Armut Hanım tekrar megafonuyla Sap Köyü’nün dört avratlı muhtarı Kalem’in Siyaset Meydanı’nda halka hitap edeceğini sokak sokak gezerek duyurdu : «Duyduk duymadık demeyin... Biricik muhtarımız Kalem yarın saat 14.00’de size hitap edecek... Önemle duyururuz !»

Halk meydanda toplanmıştı. 41 korumasıyla ve bando eşliğinde edâlı bir şekilde gelen Sap Köyü’nün muhtarı Kalem, köy meydanının ortasında bulunan musalla taşının üzerine çıktı ve konuşmaya başladı : «Değerli köylüler, kıymetli halkım, kadirşinas milletim… Havalar oldukça ısındı… Sizi serinletecek klima ve vantilatörlerimiz yok… Bunlar zaten elektrikle çalışır… Elektrik deseniz o da yok. Serinlenmek için su derseniz Sap Köyü susuz bir köy… Köyde sadece iki kuyumuz var… Bu da su çekile çekile dibe iniyor. Eeee 10 kilometre uzaktaki Zor Köyü’nden omuzlarınızda, eşeklerle getirdiğiniz suları da iktisatlı kullanın. Biliyorsunuz köyümüzü şehire bağlayan bir yolumuz da yok. Yol olmayınca vesait, velesbit de olmaz… İşte idare edin canım… Zaten vesaite de velesbite de verecek paranız da yok ! Ha aklıma gelmişken söyleyeyim köyümüz de kala kala iki eşek kaldı, gerisi hep açlıktan, otsuzluktan, susuzluktan öldüler. Başınızı, serin, ayağınızı sıcak tutun… Amam ha aman ona buna kafanızı takarak düşünmeyin derin?»

Bu konuşmasından sonra alkışlarla, ıslık sesleriyle «millet seninle gurur duyuyor…» nidalarıyle yer gök inledi.

Sonra kürsüsünden, kusurumu bağışlayın yanlış telaffuz ettim, musalla taşından indi. 41 korumasıyla ve bando takımıyla edâlı bir şekilde yüce makamına gitmek üzere meydandan ayrıldı.

Onun arkasından kimi : «Bizim muhtar az konuşur, öz konuşur…» dedi. Kimi de : «Bak bizi nasıl düşünüyor ? Helâl olsun sana ! Yüce muhtarımızın konuştuğu her sözde nice nice hikmetler vardır ? Her kelimesinde ince ve derin sırlar gizlidir, yaşa muhtarım sen çok yaşa !» diye tezahüratlarda bulundular.

Aylar sonra ortalık soğumaya başlamıştı. Aldığı talimat üzerine sekreteri Armut Hanım tekrar megafonuyla Sap Köyü’nün dört avratlı muhtarı Kalem’in Siyaset Meydanı’nda halka hitap edeceğini sokak sokak gezerek duyurdu : «Duyduk duymadık demeyin... Biricik muhtarımız Kalem yarın saat 14.00’de size hitap edecek... Önemle duyururuz !»

Emekli öğretmen Emin Bey 10 kilometre uzaktan kan ter içerisinde köye su taşıyanlara seslendi : « O Sap köyünün muhtarı değil, aynalı köşkün muhtarı… Muhtar Kalem, telefonlu, televizyonlu aynalı köşkünde, köyün su kaynakları üzerinde, helikopterleriyle sağa sola rahatça giderek saltanat sürerken, siz susuz, yolsuz, araçsız, okulsuz, öğretmensiz, hastanesiz, doktorsuz, ebesiz hiçbir iş imkanı olmayan bir köyde sefalet içerisinde yaşayın! Onun çocukları, Amerika’da, Avrupa’da krallar gibi eğitim görsünler... Sizin çocuklarınız da, bakımsızlıktan açlıktan, hastalıktan küçük yaşlarda ölsünler. Bu olacak iş değil…

Sap Köyü muhtarı Kalem, köy meydanında konuşma yaparken bakışlarınızla ve alkışlarınızla onun içine girebilecek şekilde şuursuzca ona yarın yine desteğinizi sürdürün? Yazıklar olsun size… Bıkmadan - usanmadan ben sizi ne zaman uyardıysam, yaranmak için beni her defasında ona şikayet ettiniz. Evime gece yarıları jandarmalar gelerek beni birçok kez götürdüler. Bana terörist damgası vurdular. İçiniz rahatladı mı?

Sizin ülkemizde insanca yaşamaya hakkınız yok mu? Başbakan ne ise, köy muhtarı da aynı... Bugün toplumu sürü gibi görenler tarafından yönetiliyoruz. Size soruyorum içinde bulunduğunuz gafletten, kirli siyasetin uyuşturuculuğundan, haksızlığa ve zulme teslimiyetten ne zaman kurtulacaksınız? Ülkemizde devlet tarafından milyonlarca lira verilerek kiliseler inşa edilirken, bakın bakımsızlıktan ve cemaatsizlikten önce tarihi camimizin minaresi yıkıldı, sonra çatısı çöktü! Köyümüzde kala kala sadece cenazelerimizi yıkayan bir imamımız kaldı... Görüyorum ki inancınız, duyarlılığınız, kararlılığınız, Allah’a bağlılığınız, Peygambere olan sevginiz bir su gibi buharlaştı. İçleri boşaltılmış birer boş kutu şeklinde, sadece Ahmet, Mahmut, Mehmet ve Mustafa gibi isimlerinizle başbaşa kaldınız! Unutmayın ki ilim sahibi, gerçekleri gören Müslümanların ibadetleriyle, şuursuz, sürü haline getirilmiş, kullanılan; iyiyi ve kötüyü ayırt edemeyen insanların ibadetleri arasında iman ve takva bakımından oldukça fark vardır! Bilerek, yürekten yapılan her hareket değerlidir! Yarınlara olumsuzluklarınızın, bilgisizliklerinizin ve şuursuzluklarınızın sonuçlarını taşıyacağınızı asla unutmayın!»

Ertesi gün halk meydanda toplanmıştı. 41 korumayla ve bando eşliğinde edâlı bir şekilde bir tabut içerisinde getirilen bir cenaze köy meydanının ortasında bulunan musalla taşının üzerine konuldu. Köylüler bando takımının önünde onu göremeyince cenazenin dört avratlı Muhtar Kalem’e ait olduğunu anlamışlardı. Köye gelen helikopterlerden inen seçkinler, milletten ve halktan kopuklar, din maskeliler, içi karışıklar, yandaşlar, çıkarcılar ön safta yerlerini aldılar. Helikopterlerden inenlerin yüzlerce korumaları tarafından en arkalara itilip kakılan Sap köyü halkı toprağa ellerini sürterek susuz köyde teyemmümle abdestlerini aldılar. En arkada da hizaya durdular.

İmam efendi konuşma yaparken tabutun kapağı aniden açıldı. Sap Köyü’nün muhtarı Kalem’in önce kafası göründü sonra yarı çıplak bir vaziyette aşağıya fırladı.
Başta imam efendi olmak üzere, seçkinler, milletten ve halktan kopuklar, din maskeliler, içi karışıklar, yandaşlar, çıkarcılar, sekreteri Armut Hanım ve köy halkı «cenaze hortladı» diyerek can havliyle sağa sola kaçışmaya başladılar.

Korkularından seçkinler, milletten ve halktan kopuklar, din maskeliler, içi karışıklar, yandaşlar, çıkarcılar helikopterleriyle alel acele Sap Köyü’nden uzaklaştılar.

Orada tek bir kişi dahi kalmamıştı. Muhtar Kalem önce olup bitenlere inanamadı, arkalarından kaçışanlara, koşturanlara bel bel baktı. Sap gibi kefeniyle ortada kalakaldı... Yarı ıslak kefenini inceledi. Kendi kendine : «Herhalde yaşamıyorum?» diyerek kefenini üzerine sardı ve tabutun içerisine tekrar girdi.

Yaşadıklarıyla birlikte hafızasını tamamen kaybetmişti. Tabut musalla taşında günlerce kaldı. Açlığını susuzluğunu, varlığını, yokluğunu hissetmeyecek halde tabut içinde birçok kez uyudu, uyandı ve en sonunda sonsuzluğa uzandı. Etrafa ağır kokular yayıldı. Kargalar, böcekler musalla taşının etrafında gezinmeye başladılar.
O günden sonra Sap Köyü’nün dört avratlı muhtarı Kalem’in tabuttan fırladığı meydana korkudan hiç kimse uğramadı.

Konya, 09.10.2010


Üzeyir Lokman ÇAYCI









   4955   



  .:: Yazılar


       

* Yazıların sorumluluğu yazarına aittir.
* Yasal Uyarı


© Mart 2009, MudanyaMudanya.com